“Türkçe Ezan” tartışması nereden çıktı? İlkokul öğrencilerinin 80 yıldır her sabah okuduğu, “Türküm, doğruyum, çalışkanım” sözleriyle başlayan “Öğrenci Andı”nın okutulmasını yasaklayan yönetmenlik hükmünün Danıştay 5.Dairesi’ince iptal edilmesi üzerine, hem AKP’nin, hem hükümetin, hem devletin başı olan, bir koltuğa üç karpuz sığdıran reisin, “andın okutulmasını isteyenler Türkçe ezan okunmasını isteyenlerdir” demesiyle ortaya çıktı.
Reis böyle bir nitelemeyi niye yaptı? Niye yapmayacak, Nisan 2019’da yerel genel seçim var, tek rakibi de CHP. CHP’yi sıkıştırmanın, halkın gözünden düşürmenin biricik yolu da, bu güne kadar bütün sağ partilerin yaptığı gibi, dini duyarlılıklar üzerinden CHP’ye saldırmaktır. Bu söze çeşitli tepkiler olmasına karşın CHP’de bir sessizlik vardı. Bu sessizliği bir televizyon programında CHP Ardahan milletvekili Öztürk Yılmaz bozdu, Türkçe Ezana sahip çıktı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Reisin niyetini anlamış olmalı ki, milletvekilinin bu açıklamasına karşı çıktı, “Arapça ezan İslam dinimizin bir değeridir. Dünyanın neresinde okunursa okunsun ezanın İslam’ın bir çağrısı olduğunu ifade eder ki dünyanın her yerinde de ezan Arapça okunur ve ezana saygı gösterilir” dedi.
Bu açıklamaya ve takınılan tavra karşı çıkan, trollerin önüne atıldığını ileri süren Öztürk Yılmaz, Kılıçdaroğlu’na ver yansın etti, ağzına geleni söyledi.
Türkçe Ezana sahip çıkmasına elbette bir şey denilemez ancak partisinin genel başkanına yönelik sözlerine sessiz kalınmazdı, nitekim disiplin kuruluna ihraç istemiyle sevk edildi, disiplin kurulu kararıyla partiden atıldı.
Dış politikada üretken bir milletvekili gibi görünüyordu, kanımca öngörüsüzlüğünün, siyaset bilmezliğinin, acemiliğinin, hamlığının kurbanı oldu, bağımsız milletvekilli olarak mücadelesini sürdürecekmiş, ne diyelim kolay gelsin, hayırlı olsun(!)
Yerel seçim süreci nedeniyle CHP’nin gündeminde olmasa da Türkçe Ezan tartışması bitmez, CHP yönetimi dursa da halkçı Kemalistler, dinci gericiler durmaz, tartışmayı sürdürür; çünkü Türkçe Ezan, Türk halkının gerilikten kurtulmasının, aydınlanmasının, çağdaşlaşmasının, dinci bağnazlıktan kurtulmasının yollarından birisidir. Halkın aydınlanmasını isteyen cumhuriyetçiler Türkçe, cumhuriyet karşıtı dinciler, gericiler Arapça Ezan ister, doğal olarak da tartışma bitmez, sürer.
Türkçe Ezan özlemini ilk dile getiren meşrutiyetçiler olmuştur. Meşrutiyet münevverlerinden edebiyatçı, dilci, felsefeci, sosyolog, şair, siyasetçi Ziya Gökalp, bir şiirinde şöyle der:
“Bir ülke ki, camisinde Türkçe ezan okunur.
Köylü anlar manasını namazdaki duanın
Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kuran okunur
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüda’nın
Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın.”
Meşrutiyetçilerde bu özlem olduğu gibi Cumhuriyetçilerde de bu özlem vardır, nitekim laik cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, harf devrimini gerçekleştirdikten, eğitim birliğini sağladıktan, halk mektepleriyle okuma yazma seferberliğini başlattıktan sonra, yaptığı ilk iş, Arapçayı ibadet dili olmaktan çıkararak Türkçeyi camiye hakim kılmak için, ezanı Türkçe okutmak ve kutsal kitap Kuran’ı Türkçeye çevirtmektir.
Kuran’ın Türkçe tercümesi ilk kez 22 Ocak 1932 tarihinde İstanbul’da Yerebatan Camii’nde Hafız Yaşar (Okur) tarafından, bundan 8 gün sonra ilk Türkçe Ezan 30 Ocak 1932 tarihinde Hafız Rıfat Bey tarafından Fatih Camii’nde, Kadir Gecesine denk gelen 3 Şubat 1932 günü Ayasofya Camii’nde Türkçe Kur an, Tekbir ve Kamet okunur. 18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı, ezanın Türkçe okunmasına karar vermiş, izleyen günlerde ülkenin her yerindeki Evkaf Müdürlüklerine;
“Tanrı uludur, Tanrı uludur
Şüphesiz bilirim, bildiririm
Tanrı’dan başka yoktur tapacak.
Şüphesiz bilirim, bildiririm
Tanrı’nın elçisidir Muhammed.
Haydin namaza, haydin namaza
Haydin felâha, haydin felâha
Tanrı uludur, Tanrı uludur
Tanrı’dan başka yoktur tapacak” yazılı Türkçe Ezan metni gönderir.
4 Şubat 1933 tarihinde, Ezanın Türkçe okunmasını, buna uymayanların cezalandırılmasını isteyen bir bildiri (Tamim) Müftülüklere iletilir. Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi, 6 Mart 1933’te yayımladığı tebliğ ile İslam Peygamberi Muhammed Mustafa’ya hürmet ve saygı ifadesi olan sözlerin yer aldığı Salanın da Türkçe okunmasını ister.
Türkçe ezan okunmasına, halkın dini duygularını istismar ederek iktidara gelen, emperyalizmin hizmetine giren, Meclis kararı olmadan Kore’ye asker gönderen, maden ve petrol aranmasını ve çıkarılması işini yabancı şirketlere de veren, toprak reformuna karşı çıkan, Atatürk’e ve Türk devrimine ihanet eden, saldırılardan korkarak Atatürk’ü koruma kanunu çıkaran Celal Bayar ile Adnan Menderes yönetimindeki, dincilerin, tarikatçıların sığınağı, Demokrat Parti hükümetin önerisiyle, 16 Haziran 1950 tarihinde çıkarılan kanunla son verilir.
Bu duruma Ezanın Arapça okunmasını isteyenler, “seneler boyu devam eden baskıların nihayet bulması” ve “halkın dini hürriyetini kazanmasının ilk adımı” der, Ezanın Türkçe okunmasından ısrar edenler ise, “devrimlerden geriye dönüş” ve “irticanın canlanmasının başlangıcı” olarak niteler.
Bu gün ülkenin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel durum, Ezanın Türkçe okunmasını isteyenleri haklı çıkarmıştır. Laik ve demokratik cumhuriyet rayından çıkmış, dini istismar siyasetin esası olmuş, TBMM’ni sınıflardan oluşan cemiyetler temsilcileri yerine tarikatlardan oluşan cemaat temsilcileri doldurmuştur, emperyalizm destekli irticai bir hareket ortağını saf dışı ederek iktidarı darbe yoluyla tamamen ele geçirmeye kalkmış, yüzlerce insan yaşamını yitirmiştir.
Ezanın Türkçe okunmasına karşı olanları da anlamak mümkün değil. Bunlara sormak lazım Ezan Arapça okunuyor da imam Arapça mı konuşuyor, vaazlar Arapça mı veriliyor, sureler, Ayetler Arapça mı açıklanıyor, hutbeler Arapça mı okunuyor, yakarılar, dualar Arapça mı yapılıyor? Türkçenin resmi dil olduğu bir ülkede yabancı dilde eğitim verir gibi yabancı dilde ibadet olur mu? Olursa işte böyle olur, halk camiye girer çıkar ama sahte İmamların, Şeyhlerin, Şıhların tutsağı, din istismarcısı siyasetçilerin oyuncağı konumuna gelir, ne dini yeterince bilir, ne iyiyi kötüyü, ne doğruyla yanlışı kusursuz ayırır, körü körüne emek, demokrasi, laiklik düşmanlığını sürdürür.
Reisin, dincilerin karşı olduğu şey bence Ezanın Türkçe olması değil, Türkçenin camiye hakim olması korkusudur. Türkçe camiye hakim olursa, kutsal Kuran’ın ne dediği anlaşılacak, dinin siyasallaşması önlenecek, yolsuzluk, hırsızlık, cehalet üstüne kurulan iktidarlar halkın gücüyle devrilecektir. Korku budur, ancak korkunun ecele faydası yoktur, ne yaparlarsa yapsınlar, öykündükleri dinci gerici hanedanlar ve padişahlar gibi, tarihin çöplüğünde hak ettikleri müstesna yeri alacaklardır. Aydınlanma, çağdaşlaşma mücadelesinin önünde gericilik uzun süre duramaz. Dünya ve Türk devrim tarihi bunun sayısız örnekleriyle doludur. 22.11.2018
Av. Mehdi BEKTAŞ