15 05 2020
Kurumumuz Üyesi Prof Dr. Hikmet Sami Türk’ün yazılı açıklaması :
“Türkiye’nin koronavirüs salgınına karşı yoğun bir mücadele içinde olduğu bir dönemde gözü dönmüş kimi azgın kişiler, bazı televizyon kanallarında yaptıkları konuşmalarda açıkça ‘kasten öldürme’ veya ‘cinsel saldırı’ tehditleri savurmakta-dırlar. Bu kişiler, 15 Temmuz’un kursaklarında kaldığını, şimdi ellerinde listelerin ‘hazır’ olduğunu açıkça söyleyebiliyor; sözde darbe iddialarına karşı ‘Karılarınızı, çocuklarınızı nasıl koruyacaksınız bizden?’ diye sorabiliyor.
Bu kişilerin bu sözleri söylemeye nasıl cür’et ettikleri, bu cesareti nereden ve kimden aldıkları, arkalarında kimlerin olduğu öncelikle araştırılması gereken bir konu. Her durumda söyledikleri, Türk Ceza Kanunu’nun 106. maddesi uyarınca cezalandırıl-ması gereken ‘Tehdit’ suçunu oluşturur. Tehdit konusu suçlar ise, aynı Kanun’un 81. maddesinde öngörülen ‘kasten öldürme’ suçunun 82. maddeye göre ‘tasarlayarak’ işlenmiş ‘nitelikli’ hâli ile 102-105. maddelerinde ‘Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar’ başlığı altında düzenlenen, özellikle 102 ve 103. maddeler uyarınca cezalandırılması gereken ‘Cinsel saldırı’ ve ‘Çocukların cinsel istismar’ suçlarıdır.
Yapılan tehditler, bunları yayınlayan televizyonların bant kayıtlarında, haber ve yorum konusu olarak gazetelerde yer aldığına, dolayısıyla Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ‘Tutuklama nedenleri’ kenar başlıklı 100. maddesi uyarınca bunun için gerekli ‘Kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller’ ortada olduğuna, ayrıca işlenmesi tasarlanan suçlar, aynı maddenin 3. fıkrasında sıralanan katalog suçlar arasında bulunduğuna göre; 101. madde uyarınca soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde Cumhu-riyet savcısının istemi üzerine veya re’sen mahkemece tutuklama kararı verilebilir.
Bunlar işin hukukî yanı. Her durumda yapılan tehditler, toplumda büyük bir huzursuzluk ve tedirginlik yaratmıştır. İnsan hak ve özgürlüklerinin hepsinin temelinde –Anayasa’nın 17. maddesinde belirtildiği gibi– yaşama hakkı vardır. Devletin 1 numaralı görevi, ülkede yaşayan her insanın can güvenliğini sağlamaktır. Bunun için Devletin bütün güçlerini –Anayasa’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin değişmez niteliklerini belirten 2. maddesinde ifadesini bulan– ‘insan haklarına saygılı, … sosyal hukuk devleti’ kuralları içinde harekete geçirmek gerekir.
Bu çerçeve içinde başta Anayasa’nın 104. maddesi uyarınca ‘Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eden’ Cumhurbaşkanı olmak üzere, herkesin içinde bulunduğumuz ortamda gerilimi tırmandırabilecek, toplumda kutuplaşmalara, giderek iç çatışmalara yol açabilecek konuşmalar yapmaktan dikkatle kaçınması gerekir.”