Prof. Dr. Türk:
“Terör örgütleri, bazen taktik nedenleriyle saldırılarına ara verse de her zaman yeni bir eylem yapmak için pusudadırlar. Uygun gördükleri yer ve zamanda pusudan çıkar ve saldırırlar. İstanbul’un İstiklâl Caddesi’ndeki bombalı son eylem, bunun yeni bir örneğidir. O nedenle Türkiye, terörizme karşı bütün istihbarat ve güvenlik birimleriyle mücadele için en etkili önlemleri almaya devam etmek ve bunları uygulamak zorundadır.”
Önceki gün (13 Kasım 2022) İstanbul’un en işlek caddesi olan İstiklâl’de gerçekleştirilen, 6 kişinin ölümüne, 81 kişinin yaralanmasına neden olan bombalı terör eylemi dolayısıyla yabancı devletlerden taziye mesajları geldi. Bunlar arasında bulunan Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’nin taziye mesajı hakkında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun söylediği “Amerikan Büyükelçiliği’nin taziye mesajını kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Kobani’yi, terör bölgelerini besleyen, oradan Türkiye’nin huzurunu bozmaya çalışan bu anlayışa, kendi senatolarından para gönderen bir devletle müttefikliğimiz tartışılmalıdır.” sözü dikkat çekicidir.
Aslında konu yeni değildir. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) 2019 yılı Bütçe Tasarısında DEAŞ’la mücadele kapsamında “iç güvenlik ve istikrar gücü” anlamında SDG adını kullanan terör örgütü PYD/PKK’ya eğitim-donatım için 300 milyon, örgüte kurdurulan sınır güvenlik gücü için 250 milyon dolar olmak üzere toplam 550 milyon dolar ayrılması üzerine eski Millî Savunma Bakanı, o tarihte DSP’nin dış politika ile ilgili Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, 15 Şubat 2019 günü yazılı bir açıklama yapmıştı. Daha sonra aynı yıl yayımlanan “Temel Yasa Anayasa” kitabında da yer verilen bu açıklamanın konu ile ilgili bölümü şöyledir:
“ABD’ninDEAŞ’la mücadele adına daha önce 500 milyon dolarlık silâh verdiği PYD/PKK’ye malî destek sağlamak için 2019 yılı Bütçe Tasarısında toplam 550 milyon dolarlık fon ayırması, terörizmle mücadele için terör örgütlerini birbirine karşı kullanma politikasının yeni bir uygulamasıdır. Ancak kontrolü güç bir mekanizmayı harekete geçirecek olan bu yöntem, gerek Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi’nin, gerek NATO’nun terörizmle mücadele kararlarına, uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Böyle bir malî destek, özellikle 9 Aralık 1999 günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca kabul edilip 10 Ocak 2000 günü New York’ta imzaya açılan, şimdiye değin –ABD ve Türkiye dahil– 132 devlet tarafından imzalanan ve onaylanan Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme’ye aykırıdır.
Üstelik 35 yıldan beri Türkiye’de asker-sivil, büyük-küçük, yaşlı-genç binlerce insanın hayatına kasteden, her alanda çok büyük kayıplara neden olan bir terör örgütünün Suriye kolu konumundaki bir örgüte verilen silâh ve sağlanacak malî desteğin Türkiye’ye karşı kullanılmayacağının hiçbir garantisi yoktur. ABD’nin böyle bir terör örgütüne bu olanakları sağlayan tutumu, ne NATO içindeki ittifak, ne iki ülke arasındaki dostluk ilişkileri ile bağdaşmaz.
Bu durumda Türkiye’nin hareketsiz kalması düşünülemez. ABD’ye karşı uygulanabilecek karşı önlemlerin –İncirlik üssünün kapatılması dahil– dikkatle değerlendirilmesi gerekir.”
Türkiye, 1984’ten beri yurt içinde ve dışında bölücü, ayrılıkçı terör örgütü PKK ve onun PYD, SDG gibi uzantılarıyla mücadele etmektedir. 1991-2014 yılları arasında terörle mücadele, bu mücadeleden doğan zararların karşılanması, terörizmin finansmanının önlenmesi, terörün son erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi amaçlarıyla konuyu farklı yönleriyle düzenleyen 4 kanun çıkarmıştır. Bu, konunun azalmayan önemini göstermektedir.
Terör örgütleri, bazen taktik nedenleriyle saldırılarına ara verse de her zaman yeni bir eylem yapmak için pusudadırlar. Uygun gördükleri yer ve zamanda pusudan çıkar ve saldırırlar. İstanbul’un İstiklâl Caddesi’ndeki bombalı son eylem, bunun yeni bir örneğidir. O nedenle Türkiye, terörizme karşı bütün istihbarat ve güvenlik birimleriyle mücadele için en etkili önlemleri almaya devam etmek ve bunları uygulamak zorundadır.
(15.11.2022).