Kurumumuz Üyesi Prof Dr. Hikmet Sami Türk’ün yazılı açıklaması :
12 12 2020
“1961 Anayasası’nın ‘Siyasî partilerle ilgili hükümler’ üst kenar başlıklı 56. maddesinin III. fıkrasından yürürlükteki 1982 Anayasası’nın aynı üst kenar başlıklı 68. maddesine kısaltılarak aktarılan II. fıkra şöyledir:
‘Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.’
Demokratik rejimin kurumsal yapısını oluşturan siyasî partiler hakkındaki bu fıkra, II. Dünya Harbi’nden sonra yeni bir dünya düzeni kurulurken Türkiye’nin de 1945’te başlattığı, fakat arada 1960 ve 1980 askerî darbeleriyle kesintiye uğrayan çok partili siyasal hayatta edinilen tecrübeleri yansıtan bir güvence hükmüdür. O nedenle 1961 Anayasası’ndan sonra 1982 Anayasası’nda ve her iki Anayasa döneminde çıkarılan 16.7.1965 tarih ve 648 sayılı, 22.4.1983 tarih ve 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunlarında siyasî partilerin kuruluşları, çalışmaları ve kapatılmaları ile ilgili ayrıntılı hükümler konmuştur.
Yine siyasî partiler için bir güvence olarak, 1961 Anayasası’nın 57. maddesinin son fıkrası ile yürürlükteki Anayasa’mızın 69. maddesinin IV-VI. fıkralarında siyasî partilerin kapatılmasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesi’nce karara bağlanacağı belirtilmiş; temelli kapatılma nedenleri gösterilmiş; 1982 Anayasası’nda DSP-MHP-ANAP Koalisyon Hükümeti zamanında 3.10.2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun’la yapılan kapsamlı değişiklikler arasında 69. maddeye eklenen yeni VII. fıkra ile Anayasa Mahkemesi’nin ‘dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasî partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar’ verebileceği hükme bağlanmıştır.
1961 Anayasası döneminin 648 sayılı Siyasî Partiler Kanunu’nun 110. maddesi gibi 1982 Anayasası döneminin 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu’nun 100. maddesine göre; ‘Anayasa’da yazılı nedenlerle [Yargıtay] Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bir siyasî partinin kapatılması davasının açılması;
a) Re’sen, b) Bakanlar Kurulu kararı üzerine Adalet Bakanının istemiyle, c) Bir siyasî partinin istemi üzerine, olur.’
Türkiye’de gerek 1961, gerek 1982 Anayasası döneminde siyasî partiler hakkındaki bütün kapatma davaları Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ‘re’sen’, yani görevi gereğince kendiliğinden açılmıştır. Türkiye’de 1971-2009 yılları arasında Anayasa Mahkemesi’nce bölücülük, lâikliğe aykırı faaliyetler, Siyasî Partiler Kanunu’nun gereklerini yerine getirmeme, örneğin organlarının kalmaması veya oluşmaması gibi nedenlerle 28 siyasî parti kapatılmakla birlikte; hiçbir Bakanlar Kurulu herhangi bir siyasî partinin kapatılması için dava açılmasına yönelik bir karar almamış, dolayısıyla hiçbir Adalet Bakanı böyle bir istemde bulunmamış; hiçbir siyasî parti diğer bir siyasî partinin kapatılması isteminde bulunmamıştır.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, deneyimli bir politikacı olarak, herhangi bir siyasî partinin, bu arada 24 Haziran 2018 milletvekili genel seçiminde % 11.70 oranında oy alarak 67 milletvekili ile Meclis’e girmiş olan HDP gibi bir partinin kapatılması isteminde bulunmak için basın toplantısı yapmanın yetmeyeceğini bilmek durumundadır. MHP Genel Başkanının bu konuda Siyasî Partiler Kanunu’nun 100. maddesi uyarınca öncelikle partisinin merkez karar ve yönetim kurulundan alacağı kararla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak başvurması gerekir. Başsavcılık, başvurucu partinin isteminde ‘yeterli delil bulunduğu kanısına varırsa davayı açar. Yeterli delil bulunmadığı kanısına varırsa dava açmayacağını istemde bulunan … siyasî partinin genel başkanına bildirir.’ Kapatma isteminde bulunan siyasî partinin ‘Siyasî Partilerle İlgili Yasakları İnceleme Kuruluna yazı ile itirazda bulunma hakkı vardır.’ Kurul itirazı ‘ivedilikle’ inceler, ‘itirazı haklı görmezse dava açılmaz; haklı görürse [Yargıtay] Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasa Mahkemesine dava açmakla yükümlüdür.’
Dava açıldığı takdirde Anayasa’nın 149. maddesinin III. fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesi’nin kapatma ya da Devlet Yardımından yoksun bırakma kararı verebilmesi için ‘toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu şarttır .
16.4.2017 tarih ve 6771 sayılı Kanun’la yapılan Anayasa değişikliği uyarınca üye sayısı 15’e indirilen, ancak geçici 20. maddenin (D) fıkrası uyarınca hâlen daha önce Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesi’nden seçilmiş üyelerle birlikte 17 üye ile çalışmalarına devam eden Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 21. maddesine göre; 17 üyeli ‘Genel Kurul, Başkanın veya belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az oniki üye ile toplanır.’ Buna göre kapatma kararı, 17 üyenin katılımıyla yapılacak bir toplantıda en az 12 üyenin bu yöndeki oyu ile, toplantı yetersayısı olan 12 üyenin katılımıyla yapılacak toplantıda en az 8 üyenin oyu ile verilebilir.
İşte Türkiye’de ilk kez bir siyasî partinin diğer bir siyasî parti hakkında yeterli kanıtlarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak başvurarak o partinin kapatılması isteminde bulunabilmesi için Anayasa ve yasalara göre izlenmesi gereken yol ve usul özetle budur. Bu yol ve usule aykırı olarak, bir evin kapısını kapatma kolaylığıyla rakip bir siyasî partinin kapısına kilit vurmaktan söz ederek o partiyi şaibe altında bırakmak, siyasî partiler arasındaki yarışın centilmenlik kurallarıyla ve siyasî etikle bağdaşmaz.”
(13.12.2020)