25/03/2018
OHAL uygulamalarıyla yoğunlaşan ihlaller,
uluslararası hukukta alarm sinyalleri veriyor
BM İnsan Hakları Komiserinin 2017 yılı için hazırladığı ve 20.3.2018 tarihinde açıklanan raporu, Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin boyutlarını ortaya koymakta ve OHAL’in, insan hakları alanındaki kötüye gidişe ve hukuk devleti niteliğinin aşınmasına yol açtığına dikkat çekmektedir. Raporda, OHAL tedbirleri alınırken ve uygulanırken, süre, coğrafi kapsam ve konu açılarından orantılı olmak ve ihtiyaçlarla sınırlı tutulmak anlamına gelen, ‘kesin zorunluluk’ kriterine uyulması gerektiği hatırlatılmaktadır.
Aynı günlerde AİHM de, Şahin Alpay ve Mehmet Altan ihlal kararlarında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 15. maddesinde OHAL tedbirleri için uyulması öngörülen, ‘kesin zorunluluk’ kriterine vurgu yapmış ve adı geçenlerin, Anayasa Mahkemesinin hukuka aykırı bulduğu tutukluluk hallerinin sürdürülmesinin, ‘kesin zorunluluk’ kriterine uymadığını tespit etmiştir. Burada AİHM’nin, Türkiye’nin OHAL’i gerekçe göstererek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin güvence altına aldığı, olabilecek bütün hak ve özgürlükleri askıya aldığına ilişkin bildirimini, söz konusu ‘kesin zorunluluk’ kriteriyle uyumsuzluk nedeniyle, dikkate almamış olduğunun altı çizilmelidir.
AİHM, Anayasa Mahkemesinin kesin ve bağlayıcı nitelikteki kararlarının, iç hukukta başka bir mahkeme tarafından tartışılmasının ve yerine getirilmemesinin, hukuk devleti ve hukuk güvenliği kavramlarının temel ilkelerine aykırı olduğunu ve bu durumun, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının etkinliği üzerinde ciddi kuşkular yarattığını kaydetmiş; bu nedenle, Anayasa Mahkemesine, kişinin özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili bireysel başvurularda vereceği kararların etkinliğinin denetim altında tutulacağına dikkat çekmiştir.
AİHM ayrıca, hükümeti eleştirmenin ve bilgi yayınlamanın, siyasi liderler tarafından, ulusal çıkarların tehlikeye düşürülmesi olarak yorumlanması üzerine, ilgili kişilerin bazı ağır suçlarla suçlanmalarına yol açılmaması gerektiğini vurgulamış ve Anayasa Mahkemesinin, bu yöndeki suçlamaların, demokratik bir toplum için duyulan bir ihtiyaç olmadığına ve orantılılık ilkesiyle de bağdaşmadığına ilişkin görüşünü benimsediğini açıklamıştır.
Çakışan tarihe rastlayan, BM İnsan Hakları Komiserinin raporu ve AİHM’nin iki ihlal kararı, Türkiye’nin OHAL uygulamalarıyla yoğunlaşan ihlallerin, giderek, uluslararası hukukta da sorun yaratmakta olduğunun işaretlerini vermektedir. Bu gibi raporların ve ihlal kararlarının sıklaşması durumunda, uluslararası hukuk organlarında, Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olma niteliğini yitirdiği yolunda kanaatler güçlenebilecek ve bunun sonuçları, örneğin, AİHM’ye yapılacak başvurularda, ağır ihlallerin, ‘yönetimin benimsediği yaygın bir uygulama’ olduğu nitelemesiyle karşımıza çıkabilecektir.
Türk Hukuk Kurumu
Başkanı
Av. Yaşar ÇATAK