Prof. Dr. Türk:
“Kutsal kitap yakmak, bu eylemin yapılabilmesini savunmak için öne sürülen düşünce ve ifade özgürlüğünün gereği olarak kabul edilemez. Çünkü bütün hak ve özgürlükler gibi düşünce ve ifade özgürlüğünün temelinde de başkalarının hak ve özgürlüklerine saygı vardır. Devlet, bu ortamı sağlamak zorundadır. O nedenle İsveç ve Danimarka Hükümetlerinin kitap yakma eylemlerini kınamaktan öteye gitmeyen açıklamaları yeterli değildir. Devlet, bu tür olayları önlemek, faillerini cezalandırmak zorundadır.”
21 Ocak 2023 günü İsveç’in başkenti Stockholm’de Türkiye Büyükelçiliği önünde başlayan, 27 Ocak 2023 günü Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da aynı kişi tarafından tekrarlanan Kur’an-i Kerim yakma eylemlerinin daha sonra 22 Temmuz 2023 günü bir başka kişi tarafından Kopenhag’da Irak Büyükelçiliği önünde tekrarlanması, son olarak dün (24 Temmuz 2023) aynı yerde yeni bir Kur’an-i Kerim yakma eyleminin gerçekleştirilmesi üzerine eski Devlet, Millî Savunma ve Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, yazılı bir açıklama yaptı:
“21 Ocak 2023 günü İsveç’in başkenti Stockholm’de başlayan, daha sonra Danimarka’nın başkenti Kopenhag’a sıçrayan Kur’an-i Kerim yakma eylemleri, giderek yaygınlaşıyor. Eylemlerin temelinde aşırı sağcı, ırkçı partilerin İslâm karşıtı politikalarının bulunduğu anlaşılıyor. Hangi nedenle olursa olsun Kur’an-i Kerim yakma eylemlerinin İsveç ve Danimarka gibi Kuzey Avrupa’nın en gelişmiş ülkelerinde gerçekleşmesi şaşırtıcı ve üzüntü vericidir.
Din ve vicdan özgürlüğünün insan haklarına ilişkin evrensel belgelerde, bu arada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde güvence altına alındığı bir çağda yaşıyoruz. Herkes din ve vicdan özgürlüğüne sahiptir. Din ve inanç özgürlüğü, başkalarının inançlarına saygı ile başlar. Tek tanrılı dinlerin dört kutsal kitabı (Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an-i Kerim) ile diğer dinlerin kutsal kitapları yakılamaz. Bu, inançlara saygının gereğidir. Aslında genel olarak hiçbir kitap yakılmamalıdır. Bu, düşünce ve ifade özgürlüğünün gereğidir.
Barbar kavimlerin fethettikleri ülkelerdeki kültür değerleri ile birlikte kütüphaneleri de yıkıp yaktıkları devirler, 10 Mayıs 1933 günü Almanya’da Nazilerin Alman olmayan yazarların 25.000’den fazla kitabını yaktıkları dönemler geride kaldı. 21. yüzyılda kutsal kitap, genel olarak kitap yakmak veya başka bir biçimde tahrip etmek, barbarlıktan başka bir şey değildir. Kitaba karşı şiddet, açık bir terör eylemidir.
İsveç ve Danimarka’daki kutsal kitap yakma olayları, din ve inanç özgürlüğü uygulamasında geriye gidiş niteliğindedir. Kutsal kitap yakmak, bu eylemin yapılabilmesini savunmak için öne sürülen düşünce ve ifade özgürlüğünün gereği olarak kabul edilemez. Çünkü bütün hak ve özgürlükler gibi düşünce ve ifade özgürlüğünün temelinde de başkalarının hak ve özgürlüklerine saygı vardır. Devlet, bu ortamı sağlamak zorundadır. O nedenle İsveç ve Danimarka Hükümetlerinin kitap yakma eylemlerini kınamaktan öteye gitmeyen açıklamaları yeterli değildir. Devlet, bu tür olayları önlemek, faillerini cezalandırmak zorundadır. Olaylar, İsveç ve Danimarka’nın, halkının çoğunluğu Müslüman olan ülkelerle ilişkilerini, bu arada İsveç’in NATO üyeliği konusunda Türkiye ile ilişkilerini etkileyecek boyuttadır.