Kurumumuz Üyesi Prof Dr. Hikmet Sami Türk’ün yazılı açıklaması :
“İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek, Türkiye’yi kadınlara karşı şiddeti, aile içi şiddeti, cinsel tacizleri onaylayan bir ülke durumuna düşürecek; Avrupa Konseyi ülkeleri arasında yalnızlaştıracak, Avrupa Birliği kapılarının tamamıyla kapanmasına yol açacaktır.”
Bu günkü Resmî Gazete’de yayımlanan 19.3.2021 tarih ve 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı şöyledir: “Türkiye Cumhuriyeti adına 11/5/2011 tarihinde imzalanan ve 10/2/2012 tarihli ve 2012/2826 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3 üncü maddesi gereğince karar verilmiştir.” Bu cümlede eksik bırakılan, Sözleşme’nin onaylanmasının TBMM tarafından 24.11.2011 tarihli ve 6251 sayılı Kanun’la uygun bulunduğu ve bu Kanun’un 29.11.2011 tarih ve 28127 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğidir. Onaylanmakla Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrasına göre “kanun hükmünde” bir metin hâline gelmiştir.
Hemen söyleyelim ki, Anayasa’nın 104. maddesinin XI. fıkrasında uluslararası antlaşmalar bakımından Cumhurbaşkanının görev yetkisi, bunları onaylamak ve yayımlamaktır. Fesih yetkisi tanınmamıştır. Dolayısıyla gerek hukukî dayanak olarak gösterilen Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 3. maddesinde, gerek 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararında sözü geçen “fesih”, uluslararası antlaşmalar bakımından Cumhurbaşkanına verilmeyen bir yetkidir. Anayasa böyle bir yetki öngörmemiş; Meclis, böyle bir yetki vermemiştir.
Kaldı ki, 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldığı için İstanbul Sözleşmesi olarak anılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, 46 ülke tarafından imzalanmış ve şimdiye değin 34 ülke tarafından onanmıştır. Türkiye, imzalayan ve onaylayan ilk ülke konumundadır. Çok taraflı bir uluslararası sözleşmenin imzacı devletlerden biri tarafından tek yanlı feshi söz konusu olamaz. Ancak çekilme söz konusu olabilir. Nitekim İstanbul Sözleşmesi’nin 80. maddesinde çekilme öngörülmüştür.
Erdoğan’ın bu Sözleşme’nin “feshedilmesine” karar vermesi, çekilme anlamında yorumlansa bile doğru değildir. Çünkü İstanbul Sözleşmesi, –adında da belirtildiği gibi– kadınlara yönelik şiddeti, aile içi şiddeti, cinsel tacizleri önlemeye yönelik bir uluslararası sözleşmedir. Birtakım gerici çevrelerin baskısıyla Erdoğan’ın kendi Başbakanlığı zamanında imzalanmış ve Meclis’te bütün partilerce onaylanması uygun bulunmuş, başında bulunduğu Bakanlar Kurulunca onaylanmış bir sözleşmenin feshine karar vermesi, dramatik bir gelişmedir. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek, Türkiye’yi kadınlara karşı şiddeti, aile içi şiddeti, cinsel tacizleri onaylayan bir ülke durumuna düşürecek; Avrupa Konseyi ülkeleri arasında yalnızlaştıracak, Avrupa Birliği kapılarının tamamıyla kapanmasına yol açacaktır.
Ayrıca 3718 sayılı Karar, kadınlara karşı doğuracağı sonuçlarla Anayasa’mızın 2. maddesindeki ‘insan haklarına saygılı … hukuk devleti’ ilkesine, 10. maddesindeki cinsiyet eşitliğine aykırı, Devletin kadın-erkek eşitliğinin ‘yaşama geçmesini sağlamak’ yükümlülüğüne ters düşmektedir.
Verilen Karara karşı bütün kadın kuruluşlarının Anayasa aykırı idarî bir işlem olarak Danıştay’a başvurma hakkı vardır. Ayrıca bütün kadınlarımızın kendilerini her türlü şiddetin önüne atan bu Karara karşı gerekli demokratik tepkiyi göstereceklerine şüphe yoktur. Bu direnişte erkeklerimizin de onların yanında yer alması gerekir.”
(20.3.2021)