Kurumumuz Üyesi Prof. Dr.Hikmet Sami Türk’ ün yazılı açıklaması :
“Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin uyguladıkları ve uygulamaya devam edecekleri ekonomi politikalarını aslında dinî kavramlar olarak, özellikle Hristiyan mezheplerinden birini ve onun dışındaki diğer mezhepleri ifade etmek için kullanılan, Yunanca kökenli, Türkçe’ye Fransızca üzerinden girmiş karşıt anlamlı sözcüklerle tanımlaması, siyasî bir söylem olarak yenidir. Fakat içerik olarak son yıllarda AKP iktidarının genel kabul görmüş, yerleşmiş ekonomi kuralları yerine uygulamakta ısrar ettiği, özellikle para ve kredi işlerindeki farklı politikalardan ayrılmanın söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim bu konuda ‘Birilerinin bize söylediği ve öğrettiği şeyin dışına çıkıyoruz, bu yolda yürümeye devam edeceğiz.’ diyen, döviz kurlarının dengeye kavuştuğunu, ‘enflâsyonun sadece Türkiye’nin değil, dünyanın sorunu olduğunu’ savunan Bakan Nebati iyimserdir: ‘Bu dönem, herkesin kazandığı, ülke paylaşımlarının en müreffeh toplum seviyesinde olacak şekilde gerçekleştirildiği ve önünü gören, hesabını kitabını yapabilen bir dönem olacak, rahat olun.’
Pragmatik bir yaklaşımı ifade eden bu sözler, amaç olarak herkesin paylaşabileceği, ama umut olarak aynı şeyin söylenemeyeceği bir iyimserliği ifade etmektedir. Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin ‘ortodoks’ olarak adlandırdığı klâsik ekonomi kuralları içinde geleceği hesaplama olasılığının oldukça yüksek olmasına karşılık; bu kurallardan ayrılan heterodoks uygulamaların getireceği belirsizlik içinde geleceğin öngörülebilmesi ve ona göre isabetli karar verilmesi olasılığı zayıftır. Nitekim başka ülkelerde, hatta geçmişte bizde adı konulmaksızın denemesi yapılan benzeri uygulamalar başarılı olmamıştır.
Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu ekonomik darboğazdan çıkabilmesi için enflâsyonun kontrol altına alınması, Türk lirasına yeniden değer kazandırılarak istikrarın sağlanması, ihracatı Türk mallarını ucuzlatarak artırmak için para değerini düşürmeyi bir yol olarak görmekten ve bu amaçla Merkez Bankası’na faiz indirimleri yaptırmaktan vazgeçilmesi, Anayasa’nın da gereği olan plânlı ekonomi kuralları içinde hareket edilmesi, sosyal piyasa ekonomisinin gerçekleştirilmesi, kapatılan DPT’nin yeniden kurulması, tarım ve sanayide kalkınmanın eş zamanlı olarak yürütülmesi, ilkokuldan üniversiteye kadar genel eğitim ve öğretimin, bu arada meslekî eğitimin yaygınlaştırılması, teknolojik araştırma ve geliştirme kurumlarının güçlendirilmesi, yatırımların ve istihdamın genişletilmesi, işsizliğin önlenmesi, iç ve dış ticaretin canlandırılması gerekir. Bu amaçlara heterodoks ekonomi politikalarıyla varılması olanaklı görünmemektedir.”
(7.1.2022)