Ana SayfaArşivMakalelerHAFTANIN MAKALESİ

HAFTANIN MAKALESİ

“Kuran’ın Türkçe mealini okumak haramdır!”

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BA, LLM
Türk Hukuk Kurumu Onur Kurulu Başkanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com facebook.com/profsaltik X : @profsaltik

Bir yobaz buyurmuş ki : “Kuran’ı Türkçe mealinden okumak haramdır..”
Ya sabır çekerek yanıtlayalım, o yobaz dönmez de, halkımızı aydınlatalım :
***
Kuran’da 2 Surede “Biz Kuran’ı Arapça indirdik ki anlayasınız” deniyor. Bu 2 sure ve ayet hangileri, tam metin nasıl? Kuran’da “Biz Kuran’ı Arapça indirdik ki anlayasınız” ifadesinin geçtiği iki sure ve ayet, Yusuf Suresi’nin 2. ayeti ile Zuhruf Suresi’nin
3. ayetidir. İşte bu iki ayetin tam metinleri:
Yusuf Suresi, 2. Ayet
Bu ayette Kur’an’ın Arapça indirilmesinin hikmeti olarak insanların onu anlamaları ve üzerinde akıl yürütmeleri gösterilir.
Arapça metin: إِنَّآأَنزَلْنَٰهُقُرْءَٰنًاعَرَبِيًّالَّعَلَّكُمْتَعْقِلُونَ
Okunuşu: İnnā enzelnāhu kur’ānen arabiyyen leallekum ta’kılūn.
Türkçe Anlamı: “Gerçekten biz, akıl erdirirsiniz diye, onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.”
Zuhruf Suresi, 3. Ayet
Bu ayette de benzer bir ifadeyle Kur’an’ın dilinin Arapça olmasının,
insanların onu anlamaları için bir araç olduğu vurgulanır.
Arapça Metin: إِنَّاجَعَلْنَٰهُقُرْءَٰنًاعَرَبِيًّالَّعَلَّكُمْتَعْقِلُونَ
Okunuşu: İnnā cealnāhu kur’ānen arabiyyen leallekum ta’kılūn.
Türkçe Anlamı:”Düşünüp anlamanız için biz onu Arapça bir Kur’an kıldık.”
***
Batı’da, Hırıstiyan dünyada İNCİL’in Avrupa dillerine çevirisi 4. yüzyılda Gotça,
7. yüzyılda Eski İngilizce gibi dillere de ek çeviriler yapılmıştır.
Reformasyon Dönemi: Kutsal Kitap’ın halk dillerine kitlesel olarak çevrilmesi,
matbanın bulunması ve 16. yüzyıldaki Protestan Reformasyonu ile hız kazanmıştır.
Martin Luther’in Kutsal Kitap’ı Almancaya (Yeni Ahit 1522, tamamı 1534),
William Tyndale’in İngilizceye (1526) ve
Jacques Lefèvre d’Étaples’in Fransızcaya (1530) çevirmesi bu dönemin
en önemli gelişmeleridir.
***
Hıristiyanlar, İncil’i yüzlerce yıl kendi dillerinde okuyamadı. Anlayıp öğrenemedi.
Tanrı’nın buyruğu ortada ve sahipsiz kaldı.
Bilim insanları, aydın din adamları öncülük edip Hıristiyanlığı yok olmaktan kurtardı.
Çok farklı etnik ve yerel dillerde olan İNCİL, Hristiyan dünyasına kazandırıldı.
Hiçbir Hıristiyan din adamı kalkıp, İNCİL’in Avrupa dillerine çevrilmesi “haramdır” demedi!
Bizim kimi İslam Mollaları neden böyle cahil, dolayısıyla yobaz ve çağdışı??
Bu Mollamız gerçekten çok mu cahil, olup bitenden bunca habersiz?
Öyleyse nasıl din hocası?

Ya da Müslüman ahali Kuran’ı Türkçe okur, anlar, aydınlanır ve bu softaları dışlar mı?
Ya da, ya da, ya da : 5. kol ajanlığı mı yapılıyor?!
***
Elmalı’lı Muhammed H. Yazır’ın “Hak Dini Kur’an Dili” adlı 9 ciltlik tefsir ve meali

Merhum Elmalı’lı Muhammed Hamdi Yazır’ın eğitimi, Osmanlı’nın son dönemindeki bir alim için hem klasik İslami ilimleri hem de modern kurumları birleştiren son derece kapsamlı
bir yapıya sahipti. Döneminin en büyük alimlerinden biriydi. Elmalı’lı Hamdi Yazır; hafızlık, klasik medrese icazeti, modern hukuk eğitimi ve sanatçı kişiliğiyle geleneksel ilimlerle modern bilgiyi şahsında birleştiren, Osmanlı’nın son döneminde yetişmiş en parlak ve
çok yönlü alimlerden biridir. Bu derin birikimi, “Hak Dini Kur’an Dili” gibi bir temel yapıtı ortaya koyabilmesinin temelini oluşturmuştur.
Elmalı’lı Hamdi Yazır’ın “Hak Dini Kur’an Dili” adlı 9 ciltlik görkemli tefsir ve meal çalışması, 1935-39 yılları arasında Diyanet İşleri Reisliği’nce basılmıştır.
Eserin yazımı 1926’da başlamış ve yaklaşık 12 yıl sürmüştür.
Atatürk, bu tasarımın en büyük destekçisi ve başlatıcısıdır. Türk halkının dinini
kendi dilinden doğru öğrenmesini çok önemsemiş ve bu görevi dönemin en yetkin
din bilginine vermiştir.
Neredeyse 90 yıldır bu ülkede Kuran, Türkçe okunmaktadır.
On milyonlarca müslüman “haram” a mı bulaştı bu yobaz hoca kılıklıya göre?
***
Bir kez daha, KURAN’ın 2 özel suresi :
1. Yusuf Suresi, 2. Ayet : Bu ayette Kur’an’ın Arapça indirilmesinin hikmeti olarak insanların onu anlamaları ve üzerinde akıl yürütmeleri gösterilir.
Arapça Metin: إِنَّآأَنزَلْنَٰهُقُرْءَٰنًاعَرَبِيًّالَّعَلَّكُمْتَعْقِلُونَ
Okunuşu: İnnā enzelnāhu kur’ānen arabiyyen leallekum ta’kılūn.
Türkçe Anlamı:
“Gerçekten biz, akıl erdirirsiniz diye, onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.”
2. Zuhruf Suresi, 3. Ayet : Bu ayette de benzer bir anlatımla Kur’an’ın dilinin
Arapça olmasının, insanların onu anlamaları için bir araç olduğu vurgulanır.
Arapça Metin: إِنَّاجَعَلْنَٰهُقُرْءَٰنًاعَرَبِيًّالَّعَلَّكُمْتَعْقِلُونَ
Okunuşu: İnnā cealnāhu kur’ānen arabiyyen leallekum ta’kılūn.

Türkçe Anlamı: “Düşünüp anlamanız için biz onu Arapça bir Kur’an kıldık.”
***

Bir buçuk milyona yakın “din eğitimi” alan öğrenci ne demek??
Binlerce İmam Hatip Ortaokulu (3404; kayıtlı öğrenci sayısı yaklaşık 737 bin) ve Lisesi (1723; kayıtlı öğrenci sayısı yaklaşık 486 bin) ve 115 İlahiyat Fakültesi (kayıtlı öğrenci sayısı yüz bini aşkın) niçin var?
İmam Hatip Ortaokulu öğrencilerinin tüm ortaokul öğrencileri içindeki oranı yaklaşık %13,3.
Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin, Türkiye’deki tüm lise öğrencileri içindeki oranı yaklaşık %6,6’dır. İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri öğrencilerinin, Türkiye’deki tüm yükseköğrenim öğrencileri içindeki oranı yaklaşık %1,5’tir. (2023-2024 sonu MEB
ve YÖK verileri)
Bunca “din eğitimli insan” Dini doğru anlasın ve halka da doğru anlatsınlar diye, değil mi?
Pekiii, mekteplilerin bunca cahil – yobaz olması beklenemeyeceğine göre (!?), bu yobazlar nerede yetişiyor? Medrese ve tekkelerde mi? Bunlar ve cemaat-tarikatlar yasal olarak kapatılmadı mı? (Tekke, Zaviye ve Tarikatların Kapatılması: 677 s. yasa, 3 Mart 1924)

Günümüzde “cemaat” ve “tarikat” olarak bilinen yapılar, Anayasa m.174 korumasındaki Devrim Yasaları gereğince tüzel kişiliğe sahip değildir. Genellikle vakıf, dernek gibi sivil toplum kuruluşu maskesi ardında veya yasa dışı olarak çalışmalarını sürdürüyor.
Bunlara “STK” diyen bir Milli (?!) Eğitim Bakanı görevde!
DİB (Diyanet İlleri Başkanlığı) bu gibileri engelleyecek, eğitecek ne yapıyor?
Anayasa m.136 tam da bu görevi vermiyor mu?
• Diyanet İşleri Başkanlığı
• Madde 136 – Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.
633 s. Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yasa

• Madde 1 – İslâm Dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere; Cumhurbaşkanlığına bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.
Bu madde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) statüsünü ve hareket alanını net olarak çizen
temel bir maddedir. Maddenin kilit ögeleri şunlardır:
1. Genel İdare İçinde Yer Alması: Bu ifade, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın özerk veya
devlet dışı bir kurum olmadığını, aksine merkezi yönetimin, yani devletin bir parçası olduğunu
anayasal güvence altına alır.
2. Laiklik İlkesi Doğrultusunda Olması: DİB’in tüm etkinliklerini ve görevlerini, Anayasa’nın
temel ilkelerinden olan laiklik ilkesine uygun olarak yürütmek zorunda olduğunu belirtir.
Bu, kurumun din hizmetlerini devletin laik yapısı içinde ve onun denetiminde sunmasını anlatır.
3. Siyasal yansızlık: Maddede geçen “bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak” anlatımı, Kurumun mutlak bir siyasal yansızlık içinde olması gerektiğini buyurur. Herhangi bir siyasal partinin, ideolojinin veya görüşün yanında ya da karşısında konumlanamaz.
4. Birleştirici rolü: Kurumun temel amacının “milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi” sağlamak olduğu vurgulanır. Bu, DİB’in ayrıştırıcı değil, toplumu bir araya getirici özgörev (misyon) üstlenmesi gerektiğini gösterir.
5. Yasaya bağlılık: Maddenin son bölümü, DİB’in görevlerinin anayasada tek tek sayılmadığını,
bu görevlerin çıkarılacak “özel bir yasayla” belirleneceğini anlatır. Bu Yasa, “Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun”dur.
Görev Tanımının Açıklaması
Bu yasal maddeye göre Başkanlığın üç temel ve kapsayıcı görevi var:
İslam Dininin Esaslarıyla İlgili İşleri Yürütmek: Bu görev, İslam’ın inanç (akaid),
ibadet (namaz, oruç, hac, zekat vb.) ve ahlak ilkeleriyle ilgili tüm hizmetlerin planlanması, düzenlenmesi ve yürütülmesini kapsar. Hac ve umre düzenlemesi, kurban hizmetleri gibi uygulamalar bu görevin bir parçasıdır.
Toplumu Din Konusunda Aydınlatmak: Başkanlığın en geniş görev alanlarından biridir. Bu kapsamda Diyanet;
Cami içi ve dışında vaaz, aydınlatma (irşat) ve konferanslar düzenler.
Basılı, sesli ve görsel yayınlar (kitaplar, dergiler, Diyanet TV, Diyanet Radyo) yapar.
Yurttaşlardan gelen din sorularını yanıtlar (Alo 190 Fetva Hattı, Din İşleri Yüksek Kurulu).
Toplumun din bilgisi gereksinimini doğru ve bilimsel kaynaklarla karşılamayı hedefler.
İbadet Yerlerini Yönetmek: Türkiye içindeki ve yurt dışındaki cami ve mescitlerin yönetimi bu görevin kapsamındadır. Bu, ibadete açılması, bakım ve onarımı, görevlilerin
(imam, müezzin, vaiz) atanması ve denetlenmesi gibi tüm idari işleri içerir.
***
Sonuç ve çare :

Türkiye, 21. yy’ın şafağında nereye sürükleniyor?
Türkiye, dış güdümlü siyasal islam aracılığı ile bir iç çatışmaya,
hatta bölünme-parçalanmaya sürükleniyor.
İktidarın oyunun dışında olduğu asla düşünülemez.
Bu durumda, siyasal iktidarın acil olarak, ilk erken seçimle değişmesi ve
çoook ciddi ve kapsamlı bilimsel reformlar vazgeçilmez, ertelenemez asal koşul;
zorunlu stratejik hedef!
***
https://x.com/profsaltik/status/1962184062895812642
https://ahmetsaltik.net/2025/08/31/kuranin-turkce-mealini-okumak-haramdir/