Ana SayfaArşivMakalelerCUMHURBAŞKANI AYIRICI DEĞİL,BİRLEŞTİRİCİ OLMALI

CUMHURBAŞKANI AYIRICI DEĞİL,BİRLEŞTİRİCİ OLMALI

Kurumumuz Üyesi Prof Dr. Hikmet Sami Türk’ün yazılı açıklaması :

“Bu iddialar, ne Türkiye Cumhuriyetinin ve CHP’nin kurucusu, ilk Genel Başkanı Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde ülkemizde iki kez denenen, fakat o zamanın koşullarında kısa süreli denemeler olarak kalan, ancak II. Dünya Savaşı ertesinde ikinci Genel Başkan İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde CHP iktidarında gerçekleşen tek partiden çok partili sisteme geçiş ve ondan sonraki gelişmelerle ilgili tarihî gerçeklerle, ne insafla bağdaşan; o nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AKP Genel Başkanı sıfatıyla dahi, –hele bu partinin adındaki ilk sözcüğün “Adalet” olduğu düşünülürse–  hiç söylememesi, rakip bir parti hakkında  kullanma-ması  gereken sözlerdir.  

 Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Görev ve yetkileri’ ile ilgili olarak Anayasa’mızın 104. maddesinde yer alan ifadelerle ‘Devletin başıdır. … Devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder.’  103. madde uyarınca Cumhurbaşkanlığı görevine başlarken iki kez bu ‘görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için’ bütün gücüyle çalışacağına ‘Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda’ namusu ve şerefi üzerine ant içmiştir.

Devletin en yüksek makamında bulunan, Anayasa gereğince ‘tarafsız’ olması gereken Cumhurbaşkanının söyleyeceği her sözün bir ağırlığı vardır. O nedenle Cumhurbaşkanı, toplumda gerginliklere, ayrılıklara, bölünmelere kutuplaşmalara yol açabilecek; halkın bir kesimini siyasî  düşünce bakımından farklı bir kesimine karşı kin ve düşmanlığa tahrik edebilecek sözler söylemekten dikkatle kaçınmalı; farklı siyasî görüşlere sahip halk kesimleri arasında ayırıcı değil, birleştirici olmalıdır. Bu, özellikle içinde bulunduğumuz kritik dönemde, koronavirüse karşı ne kadar süreceği kestirilemeyen çetin mücadele  ortamında her zamankinden daha büyük bir önem taşımaktadır. Bu mücadele,  ancak  ulusal dayanışma ruhuyla birbirimize destek olarak kazanılabilir.  

Anayasa’mızın 68., Siyasî Partiler Kanunu’nun 4. maddesine göre ‘demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurları’ olan siyasî partiler, aynı Kanun’un 3. maddesinde belirtildiği gibi, ‘Anayasa ve kanunlara uygun olarak, milletvekili ve mahallî idareler seçimleri yoluyla, tüzük ve programlarında belirlenen görüşleri’, halkın kullandığı oylarda ifadesini bulan ‘millî iradenin’  verdiği yetki ölçüsünde iktidar ve muhalefet olarak gerçekleştirmeye çalışan kuruluşlardır. Türkiye’de çok partili siyasî rejime geçişi sağlayan CHP’nin partiler arasındaki demokratik yarışta iktidara gelmek veya iktidardan gitmek için seçimler dışında bir yöntem düşünmesi söz konusu olamaz. Aksini söylemek, temelsiz bir iddiadan öteye gidemez.”

(5.5.2020)