15 05 2020
Basında çıkan açıklamalardan ve tartışmalardan, Baroların ve onların çatı kuruluşu Türkiye Barolar Birliği’nin işlevini ve etkinliğini ortadan kaldırmaya yönelik olarak yasa değişikliği tasarlandığı ancak, bu değişiklikler hakkında, Türkiye Barolar Birliği’nin ve Baroların görüşünün alınmadığı anlaşılmaktadır.
Demokrasilerin ortak değeri olan hukuk devleti ilkesinin güvencelerinden olan Avukatlık mesleği, insan hakları savunuculuğu işlevi görür ve bu işleviyle, insanların yargıya erişimini, yargılamaların adil olmasını ve dolayısıyla, toplumun yargıya güvenini sağlar. Bunun koşulları ise, Avukatın ve Barosunun özgür ve bağımsız olmasıdır. Bu bağlamda, Avukat ve Baro, hukuk, insan hakları ve yargı konularında kamuoyuna özgürce açıklama yapabilmeli, kamuoyu önünde tartışmalara katılabilmeli, gerektiğinde yargıya başvurabilmeli, davalarda taraf olabilmeli ve uluslararası toplantılarda görüş alış-verişinde bulunabilmelidir. Bunun için, Baroların ve çatı kuruluşlarının özgür ve yürütmeden bağımsız olmaları gerekir. Öte yandan, hukuk devletlerinde, iktidar sahiplerinin, Baroları ve çatı kuruluşlarını, kendi dümen suyuna sokmaya çalışmamaları ve Avukatları, mesleki çıkarlarını tahrip etmekle tehdit etmemeleri beklenir. Zira, hukuk devletlerinde iktidar sahipleri, özgür ve bağımsız Avukat ve Baro olmadan hukuk devletinin gerçekleşemeyeceğinin bilincindedirler.
Tasarlanan yasa değişiklikleri ise, Avukatlık mesleğinin, Avukata yönelik şiddet, Avukatın savunduğu müvekkiliyle özdeşleştirilmesi ve kötüye kullanılan ceza soruşturmalarıyla baskı altına alınmaya çalışılması gibi güncel ve yakıcı sorunlarına çözüm bulmak yerine, tam ters yönde, Avukatlık mesleğinin, Baroların ve Türkiye Barolar Birliğinin işlevsizleştirilmesini ve etkisizleştirilmesini amaç edinildiği gözlemlenmektedir. Şöyle ki;
- Baroların görevleri arasında sayılan, “Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak” görevini belirten yasa kuralı kaldırılmak istenmektedir;
- Baroların, hukuk, insan hakları ve yargı konularında kamuoyuna özgürce açıklama yapabilmelerini ve kamuoyu önünde tartışmalara katılabilmelerini, gerektiğinde yargıya başvurmalarını engellemek için, Baroların işlevinin, sadece, “konferans, sempozyum, meslek içi eğitim gibi faaliyetlerde bulunmak, bilimsel ve mesleki çalışmalar yapmak”la kısıtlanması tasarlanmaktadır;
- Yurt dışı toplantılara katılarak, hukuk, insan hakları ve yargı konularında görüş alış-verişinde bulunulmasının Adalet Bakanlığının takdirine bağlanması öngörülmektedir;
- Baroların, Anayasanın 135. Maddesi uyarınca “kamu kurumu niteliğinde” olmaları göz ardı edilerek, siyasal kamplaşmada saf tutan “paralel” Barolar kurulması ve “çoklu hukuk sistemi’ne yol açabilecek “çoklu Baro” düzenine geçilmesi planlanmaktadır;
- Baro seçimlerinde uygulanmakta olan -adaylık başvurusu gereksinimi olmadan- en fazla oy alanların seçilmesi yerine “nispi temsil” adı altında zorunlu gruplaşma yaratılması, güçlü baroların yönetimlerini siyasi müdahaleye açık ve çoğu kez çalışamaz duruma düşürülmek istenmektedir;
- Türkiye Barolar Birliği delegeliği seçimlerinde, demokratik anlayışla bağdaşmayan biçimde her baro için farklı bir oy oranı öngörülmektedir.
Bu değişikliklerin hukuk devletinde benimsenmesi olanaklı değildir. Zaten yara almış olan hukuk devletini bütünüyle ortadan kaldıracak bu girişimlerden derhal vazgeçilmelidir
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Av. Yaşar Çatak
Türk Hukuk Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı