13 10 2021
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Diyor ki
“Efendiler, Lozan Antlaşması’nın eklerinden olan düşman işgalindeki topraklarımızın boşaltılması protokolü uygulandıktan sonra, tamamen yabancı işgalinden kurtulan Türkiye’nin gerçek toprak bütünlüğü fiilen sağlanmıştı. Artık yeni Türkiye Devleti’nin başkentini yasal olarak belirlemek gerekiyordu. Bütün düşünceler, yeni Türkiye’nin başkentini Anadolu’da ve Ankara olarak seçmek gereğinde birleşiyordu.
Coğrafi ve stratejik durumunu en kesin önemi taşıyordu. Devletin başkentini bir an önce belirleyerek, içteki ve dıştaki kararsızlıklara son vermek çok gerekliydi. Gerçekten de, bilindiği üzere, başkentin İstanbul olarak kalacağı veya Ankara’ya taşınacağı konusu üzerinde öteden beri içte ve dışta kararsızlıklar yaşanıyor, basında açıklama ve tartışmalara rastlanıyordu. Bu arada, İstanbul’un yeni milletvekillerinden bazıları, Refet Paşa başta olmak üzere, İstanbul’un başkent kalması gereğini bazı örneklere dayanarak kanıtlamaya çalışıyorlardı. Ankara’nın gerek iklim, ulaşım araçları ve gelişme kapasite ve yeteneği ve gerek var olan kurumlar ve kuruluşlar bakımından hiç de uygun ve elverişli olmadığını söylüyorlar ve İstanbul’un payitaht olması gerekli ve kaçınılmazdır diyorlardı. Bu ifadeye dikkat olunursa, bizim başkent tabiriyle anlatmak istediğimiz anlam ile bu ifadelerdeki “payitaht” tabirini kullananların görüşleri arasında bir fark görmemek mümkün değildir. Dolayısıyla, Bu konuda zaten kararlaşmış olan görüşümüzü resmen yasal olarak doğrulatarak, payitaht tabirinin de yeni Türkiye Devleti’nde anlamı ve kullanım yeri kalmadığını göstermek gerekti. Dışişleri Bakanı İsmet Paşa, 9 Ekim 1923 tarihli tek maddeli kanun tasarısını Meclis’e önerdi. Altında daha on dört kadar kişinin imzası olan bu kanun önerisi 13 Ekim 1923 tarihinde uzun görüşme ve tartışmalardan sonra büyük çoğunlukla kabul edildi. Kanun maddesi şudur:
“Türkiye Devleti’nin başkenti, Ankara şehridir.”
“Bağımsızlığımızı kazanıncaya kadar bütün ulusla birlikte, özveriyle çalışacağıma kutsal saydığım şeyler adına yemin ettim. Artık benim için Anadolu da hiçbir yere gitmemek kararı kesindir.””
Türk Hukuk Kurumu
Yönetim Kurulu