Ana SayfaArşivMakalelerANKARA KALESİ - 328

ANKARA KALESİ – 328

POST – KEMALİZM OLMADI
AMA POST -EMPERYALİZM OLABİLİR    

                                                                                   Prof. Dr. A N I L Ç E Ç E N
        Çeyrek asırlık zorlamalara ve bu doğrultuda emperyalist baskı ve yönlendirmelere
rağmen dünya bir türlü post-emperyalizm dönemine geçemedi .Yirminci yüzyılın son dönemi ile
birlikte yirmi birinci yüzyılın ilk çeyrek yüzyıllık döneminde iki kutuplu eski dünya düzeni çökmüş ama
bir türlü yeni dünya düzeni kurulamamıştır . Batının dünyasının önde gelen devlet merkezlerinde var
olan ulus devletleri ortadan kaldırmaya yönelik yeni politikalar geliştirilirken , küresel emperyalizmin
önde gelen temsilcileri hep birlikte ortak hareket etmişler ve bu doğrultuda el ve ağız birliği kurarak
istemedikleri ya da ortadan kaldırılmasını istedikleri akımların başlarına post takısı ekleyerek ,bunların
geçmişte kaldığını gösteren ilaveler aracılığı ile ,yeni yüzyılın başlarında bir çok kavramın başına post
ekini getirerek ,kendi ütopyaları doğrultusunda yeni bir yapılanmayı öne çıkarmaya çalışmışlardır . Bu
tavır yüzünden dünya kamuoyu post-modernizm , post -nasyonalizm ve de post-kemalizm gibi yeni
kavramlar ile tanışırken , yeryüzü gerçekliğinin bugünkü durumunu gösteren post-liberalizm, post-
kapitalizm ve de post-emperyalizm gibi yeni kavramlar da ,emperyalizm işbirlikçisi bazı taşeron
küreselciler tarafından dile getirilerek ,dünya kamuoyunu kafa karışıklığına sürükleyecek bazı yeni
girişimlerde zaman içinde gündeme gelmeye başlamıştır . Post eki normal olarak anlamı yenilenmek
istenen kavram ya da düşüncelerin başına getirilirken , pre ya da pro ekleri de daha çok geride kalmış
ya da öncü olarak kullanılmak istenen bazı kavramların başına getirilerek , uluslararası alandaki bazı
yenilikler ya da değişimlerin ifade edilmesine çalışılmıştır . Yirminci yüzyılın eskiyen bazı akımları ya da
oluşumları yenilenmek istendiği aşamada ,latince kökeni ile yeniyi ifade eden bir neo eki eskiyen bazı
kavramları yenilemek üzere devreye sokulmuştur .
       Yeni yüzyılın ilk çeyrek asırlık dönemi sona ererken , post eki ile ifade edilmek istenen küresel
dönüşümün yetersiz kalması noktasında ,bu kez tek bir post ekinin yetmezliği karşısında bu kez
değiştirilmek ya da kaldırılmak istenen kavramların ya da düşüncelerin başına ikinci bir post ilavesi
getirilerek post-post kemalizm ,ya da post-post sosyalizm gibi çift eklemeli takılar aracılığı ile ,egemen
çevrelerin işlerine gelen bir çizgide kamuoyu yönlendirmeler ,düşünce saptırmaları aracılığı üzerinden
dolaylı yollardan yapılmaya çalışılmaktadır . Ulus devletlere ve ulusal yapılanmalara açıkça karşı çıkan
her türlü emperyalizm , her açıdan ulusalcılık ile mücadele ederken ve post- ulusalcı bir düzen arayışı
içine girerken ,doğal olarak Türkiye’deki ulus devlet ve ulusal toplum yapılanması ile de yakından
ilgilenerek ,ortaya post-kemalizm diye bir kavram sürmeye çaba göstermektedirler .Tekelci şirketler
bütün dünyayı kendi kontrolları altında tutabilmek ve ekonomik piyasalar üzerinden tüm kıtaları
yönetmek üzere ulus devlet düşmanlığı yaparak ,bir ulus devleti ortadan kaldırmak amacıyla da Türk
devletinin ulusal toplum yapısını parçalayacak düzeyde alt kimlikçiliği kaşıyarak ve de bölücülüğü
kışkırtarak , bu gibi olumsuz durumları ortadan kaldıran Türk ulus devletini ve Kemalist Cumhuriyeti
tasfiye etme doğrultusunda , önce post-kemalizm kavramını düşünce ortamına getirmişler , böylesine
bir kavramın yardımı ile hedeflerine ulaşamayan emperyalist çevreler daha sonraki aşamada yeni bir
geçiş dönemini öne çıkarmak doğrultusunda ikinci bir post eki ile post-post-Kemalizm akımını dile
getirerek ,yola devam etmek istemişler ama post-Kemalizm kavramı üzerinden Türkiye
Cumhuriyetinin Kemalist rejimini ortadan kaldıramadıkları için , post-post- Kemalizm aşamasına
geçilememiştir . Aksine siyasal gelişmelerin bir birini izlemesi üzerine , yok edilmek istenen Kemalist
rejiminin , gelişmeler karşısında daha da güçlendiği ve bu yeni yapılanması ile de her türlü siyasal
saldırılara karşı çıkarak, kendisini güçlü bir biçimde koruduğu görülmüştür . Post-Kemalistler
hedeflerinin tümüyle tersi bir duruma Kemalist rejiminin yıkılmaz karşı çıkışıyla sürüklenmişlerdir .

      Kemalizm bir akım olarak ,yirminci yüzyılın başlarında Türklerin var olma savaşı anlamında
ulusal kurtuluş mücadelesine kalkışması aşamasında ortaya çıkmış , emperyalizme karşı ulusal
kurtuluş savaşını veren Türkler Atatürk’ün yolundan giderek çağdaş bir cumhuriyet rejimine sahip
olmuşlardır . Birinci dünya savaşı sırasında imparatorluklar çökerken ve bunlardan sonra tarih
sahnesine ulusal kurtuluş savaşları arasından çıkan bir Türk kurtuluş savaşı damgasını vururken
,gündeme gelen Kemalizm düzeni Kemalist devlet yapılanmasıyla sonuçlanırken ,Türk ulusu dünyanın
tam ortasında yer alan bir merkezi konumuyla dünya sahnesine yeni bir devlet olarak çıkma şansını
elde etmiştir. İmparatorluklardan ulus devletlere geçilirken emperyalizm tüm devlet yapılanmalarını
yıkmaya doğru adım atmış ama tam bu aşamada tarih sahnesine Türk ulusu olarak çıkan eski Osmanlı
ahalisi , bir var olma savaşına girişerek , emperyalist devletlerin projelerinin öne çıkmasını önlemiştir .
Kemalizm böylesine bir sürecin sonucunda Türklerin kazanılmış haklarının ideolojisi olarak devreye
girmiştir . Türkiye Cumhuriyeti böylesine tarihsel bir oluşum olarak yeni dünya düzeninde ortaya
çıkarken ,tüm emperyalist plan ve projelere karşı durarak bunların gerçekleştirilmesini önlemiştir .
İşte şimdi aradan bir yüzyıl geçtikten sonra emperyalist devletler yüzyıllık parantezi kapatmak üzere ,
Kemalist devlet düzenine saldırmaktadırlar . Yüz yıllık bir dönemi dünya dengeleri açısından normal
gören emperyal güçler , yeni bir dünya düzeni kurmak üzere yola çıkarken , merkezi coğrafyanın kilit
ülkesi olarak Türk devletini kendileri açısından yok edilmesi gereken başlıca ana hedef olarak
gördüklerini de açıkça ortaya koymaktan çekinmemektedirler . Birinci dünya savaşı sonrasında yer
küreye yeni bir düzen kurulurken ,bugünkü Türkiye Cumhuriyeti harita üzerinde şekillenmeye
başlamış ve aradan geçen yüz yıllık süreç sonunda ,Türk devleti bugünkü yapısını ve modelini
koruyarak bir asırlık dönemini başarıyla tamamlamıştır .
       Post-Kemalizm kavramı , modern zamanların ürünü olarak ortaya çıkarken , modernizmin bir
ürünü olan Kemalizm ,emperyal merkezler tarafından hazırlanarak öne çıkarılan post ya da post-post
tanımlamalarıyla kullanılmaya başlanmış ve böylece yeni bir ortaçağ özlemi gerçekleştirilirken
modern çağlar geride bırakılmaya çalışılmıştır . Modern çağlar orta çağ sonrasında ortaya çıkarken ve
emperyalistler modern dünya düzenini ortadan kaldırmaya çalışırken , modernizm öncesinde var olan
ortaçağ arayışlarını canlandırarak , hızlı bir biçimde daha eski dönemlere doğru bir yöneliş yeni orta
çağ arayışları olarak gündeme getirilmiştir . Dünyanın her bölgesinde modernite öncesinde yerel
kültürel ve siyasal değerler ortaçağ uzantısı bir biçimde varlıklarını sürdürürken ,modernleşme
eğilimleri dünyayı değiştirerek geçmişten gelen dünya düzenini ortadan kaldırmıştır . Osmanlı
imparatorluğu böylesine bir dönüşüm süreci içinde ortadan kaldırılmıştır . Bugün gelinen yeni
aşamada ise bu kez dünyaya yeniden egemen olan emperyal güçlerin çıkarları doğrultusunda ,bu kez
modernizm ortadan kaldırılarak yerine yerel yapılanmaların getirileceği bir orta çağ düzeni
modernizm yapılanması kaldırılarak getirilmeye çalışılmaktadır . Yerel kültür ve siyasetin geçerli
olduğu eski orta çağ düzeni geri getirilmek istenirken, bugünkü modern dünya ortadan kaldırılmak
istenmekte ve köyler ile kentler üzerinden yeni bir yerelleşme dalgası tırmandırılarak , yeni yüzyılın
başlarında gerçekleşmiş olan ulus devletlerin egemenlik düzenlerine son verilmek istenmektedir .
Modern devletlerin dönüştürücü karakteriyle öne çıkan modern dünya düzeni modern çağlar
ötesinde yeni bir yapılanmaya doğru zorlanırken , kasıtlı olarak yerelleşmeler üzerinden ulus
devletlerin ve ulusal toplumların devre dışı bıraktırılması için çaba sarf edilmektedir .Dünya
toplumlarını günümüzün çağdaş devletleri haline getiren modernizmin insanlığı güçlendiren ve
bilimin verileriyle devrim yapmasına giden yolları açan ilerletici ve geliştirici yönleri görmezden
gelinerek , modernizm düşmanlığı önce post-modernizm kavramı ile, daha sonraki aşamalarda ise
tam anlamıyla bir saldırganlık görünümü çerçevesinde post-post Kemalizm kavramı üzerinden
devreye sokulmaya çalışılmıştır . Yirmi birinci yüzyıla giriş ile birlikte başlatılan ulus devlet düşmanlığı
bu yüzyılın içinde ilerlerken post modernizm akımı ile başlamış ve halen post-post-Kemalizm kavramı
ile sürdürülmektedir .

         Merkezi coğrafyanın geleceği için Büyük Orta Doğu , Büyük İsrail ve de Yakın Doğu projelerini
yeni yüzyılın başlarında öne çıkartan Atlantikçi ve Siyonist emperyalistler , Türkiye’nin siyasal
rejimini sürekli olarak vesayetçilikle suçlamışlar ve Büyük Orta Doğu ya da Büyük İsrail projelerine
geçebilmek için her anlamda orta çağ devlet düzenini gündeme getirecek geriye doğru adımların
atılmasına giden yolda çalışmalarını tırmandırarak sürdürmüşlerdir . Çağdaş dünya yapılanmasının
gündeme getirdiği ulus devletler modeli orta dünyada varlığını sürdürürken, Büyük Orta Doğu ya da
Büyük İsrail gibi bölgesel projelerin dayatılmasıyla birlikte yerelleşmeler üzerinden ,köyler ve kentler
öne çıkartılarak daha küçük siyasal yaşam düzenleri aracılığı ile büyük ulus devlet yapılanmaları devre
dışı bırakılmaya çalışılmıştır . Yavaş yavaş öne çıkarılan post-Kemalizm söylemi ,vesayetçi düzen
suçlamaları ile güçlendirilerek tırmandırılmaya çalışılmıştır . Emperyalizme karşı direniş için kurulmuş
olan İttihat ve Terakki örgütü ile başlatılan antiemperyalist direnişin daha sonraki aşamada
örgütlenen bir ulusal kurtuluş savaşı olarak Kuvva-yı Milliye karşı çıkışı ile sürdürülmesi , merkezi
alanı işgal için gelen batılı emperyalistlerin hegemonya saldırılarını sonuçsuz bırakmıştır .İttihat ve
Terakki ile birleşmenin önemini , Kuvayı Milliye hareketi ile de özgürlük ve bağımsızlığın anlamını
kavrayan Anadolu halkı , gelişmiş batılı ülkelerde kurulduğu gibi , çağdaş bir ulus devleti Misakı Milli
sınırları içerisinde kurarak ve bir yüzyıl boyunca yaşatarak, ülkede modernleşme devrimini
tamamlamışlardır. Avrupa kıtasının yanı başında kurulan çağdaş ulus devleti ,yanlış kurulmuş bir
cumhuriyet biçiminde kötüleyerek tanımazdan gelmeye çaba göstermişlerdir . Avrupa İnsan Hakları
mahkemesinden Türkiye’nin yanlış bir cumhuriyet olarak kurulduğunu karara bağlamasını sağlayan
emperyalistler ,bu doğrultuda Türk devletini geride bırakacak bir düzeyde Post-Kemalizm suçlaması
yapmaya devam etmişlerdir . Cumhuriyetin kuruluş dönemini ele alarak saldıran emperyalistler daha
sonraki aşamada kurulan ulus devlete karşı düşmanlık ile , modern Türkiye’yi çağdışı bir ortaçağ
yapılanmasına Arap devletlerinde olduğu gibi yönlendirmeye çaba göstermişlerdir . Moderleşmenin
öncüsü olan batılı ülkelerin kendilerinin dışındaki bir bölgede emperyalizmin ve Siyonizmin çıkarları
için modernleşmenin tam tersi çizgide yeni ortaçağ düzeni oluşturmak için Post-Kemalizm baskısı
uygulaması ,her açıdan dünya düzenini bozan bir sahneyi orta alanda öne çıkarmıştır .
        Dünyanın tam ortasında , orta çağ sonrasında kurulmuş olan imparatorluğun çöküşü üzerine
modernleşme akımları da devreye girerek ,Avrupa tipi bir ulus devlet yapılanmasını zaman içinde
gerçekleştirmişlerdir . Çağdaş cumhuriyet devletinin kurucusu Mustafa Kemal’in adı ile anılan
devrimler dönemi , Kemalizm adı altında siyasal bir model olarak tarih sahnesinde yerini almıştır .
Ulusal kurtuluş sonrasında devrimler dönemi Kemalist Cumhuriyet olarak adlandırılırken ,Atatürk
sonrası dönemde kurulmuş olan yeni siyasal düzenin tam anlamıyla oturmuş bir siyasal düzenleme
aşamasına gelmesi için de yoğun çalışmalar yürütülmüştür . Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşu
sonrasında başlayan Atatürk ve Kemalizm karşıtlığı zaman içinde düşmanlığa dönüşmüş, Sovyetler
Birliğinin çöküşü sonrasında da Post Sovyetizm ile birlikte Post-Kemalizm devreye sokularak ,
sosyalist sistem ile birlikte Kemalist devlet düzeni de tasfiye edilmek istenmiştir . Bu aşamada , Türk
devletini son komünist devlet olarak suçlayan cahil kişiler ,ya da dünya bankasının kontrolundaki bazı
politikacılar uzaktan kumandalı manüplasyonlar aracılığı ile Türkiye’de başbakanlık makamına
getirilerek ,çağdaş ulus devletin dış müdahaleler aracılığı ile çökertilmesine çalışılmıştır .Türkiye
aleyhindeki bütün bu girişimler Post-Kemalizm adına Türk ulusuna karşı yürütülürken ,Atatürk
cumhuriyeti sürekli olarak vesayetçilik ile suçlanarak saldırıların önü açılmaya çalışılıyordu . Atatürk
saldırıları Kemalizm düşmanlığına dönüşürken , Kemalist cumhuriyet sonrası için bölgesel emperyal
planlar yavaş yavaş devreye giriyordu . En sağdan en sola kadar siyasetin her çizgisindeki siyasal
merkezler Osmanlı devleti sonrasında Atatürk’ün kurduğu ulusal merkezi devleti kabül etmezken ,
bunu yıkmak üzere giderek tırmanan karşıt güçler Post-Kemalist politikaları geliştirerek ,uygulama
alanında her açıdan etkinlik sağlamaya çalışıyorlardı .Atatürk karşıtları Post-Kemalist bir ittifaka
girerken , Türk devleti de bu aşamada toparlanabilmenin çabası içine giriyordu .

         Batı dünyası ile geliştirilen siyasal ilişkiler çerçevesinde Türkiye’de de çağdaş anlamda bir
demokrasi düşe kalka kurulurken , batı ülkelerinde gelişmiş olan bütün siyasal akımların yavaş yavaş
Türkiye’de de devreye girdiği ve zamanla çok partili bir demokratik cumhuriyet uygulamasına doğru
adımların atıldığı anlaşılmıştır . İslam dünyasının ortasında laik bir devlet kurmanın zorlukları ile yeni
rejim boğuşurken , Kemalist rejim laiklik konusunda sıkı bir savunma içine girince , ülkede var olan
dini tarikatlar ve diğer cemaatlar tam anlamıyla özgür olabilmenin mücadelesi içinde Kemalizm ile
tam bir hesaplaşma sürecine kalkışmışlardır . Orta çağ döneminde ya da Osmanlı devletinde olduğu
gibi her açıdan din alanında özgürlüklerin tanınması esas kabül edilerek , Kemalizm’in oluşturduğu
çağdaş cumhuriyet modelinin uygulama alanına getirilmesine ,dini topluluklar sonuna kadar
direnerek, siyasal anlamda toplu karşı çıkışları gerçekleştirmişlerdir . Böylesine bir çıkış ile başlayan
dinci anti-Kemalizm ,Post-Kemalizm akımlarının önünü açarak bugünkü anti-Kemalist ittifakın siyasal
alanda öne çıkışına giden yolu açmıştır . Kemalizm akımına ve getirdiği kamu düzenine karşı her
zaman anti-Kemalizm direnmiştir . Ayrıca Osmanlı devletinin son döneminde Balkan yarımadasındaki
Balkanizasyon yapılanmalarının, Anadolu topraklarına taşınması noktasındaki alt kimlikçilik ya da
kavimcilik gibi ayrılıkçı girişimlere yönelen bölücülük hareketleri de , bazı İslamcı akımlar ile
yakınlıklar kurarak anti-Kemalist çizgide birlikteliği sağlamışlardır . Sovyetler Birliği döneminde genç
Türk devleti devletçilik akımına yönelirken , batı Avrupa etkisiyle Türkiye’de liberal hareketler
gelişince , bu gruplar da devletçilik karşıtlığı üzerinden örgütlenerek liberal partiler ya da örgütler
oluşturmuşlardır . Kemalizm karşıtlığında liberaller de bölücüler ve İslamcılar gibi Atatürk
karşıtlığında bir araya gelmişlerdir . Küreselleşme döneminde ulus devletin tasfiyesi asıl hedef olarak
seçildiğinden , ulus devlet yapılanmasına karşıt bir çizgide Kemalizm karşıtı kimlikçi gruplar bir araya
gelmişlerdir .Anti-Kemalist ittifakın gerçekleşmesi sonrasında Türkiye’de Post-Kemalizm’e yöneliş
başlamıştır . Atatürk rejiminden kurtulmak isteyenler , bu devletin kurucusunu hedef alarak Post-
Kemalizm adıyla belirledikleri Atatürk karşıtlığını, daha rahat koşullarda sürdürmeye başlamışlardır .
        Yeni dönemde iş adamları ile tarikat hocaları ya da alt kimlikli grupların temsilcileri zaman
zaman bir araya gelerek Post-Kemalizm doğrultusunda , Türk devletini ve ulusunu Kemalizm’den uzak
tutmak üzere yeni planlar ve programlar belirleyerek hareket etmişlerdir . İş adamı dernekleri laikliğin
sınırlanmasını isterken , bölücü alt grupların temsilcileri de etnik ve dinsel alt kimlikler için daha geniş
özgürlük talep ediyorlar ,liberal çizgide politika yapanlar da , batının en gelişmiş ülkelerin de olduğu
gibi en üst düzeyde hak ve özgürlük isteyerek, Kemalist devletin elini kolunu bağlayacak önerilerde
bulunuyorlardı . Emperyalist devletlerin yabancı gizli servisleri bütün ülkelerde devlet ve rejim karşıtı
hareketleri yakından izleyerek kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirirken , var olan ulus devletlerin
üniter yapıları bozulmakta ,yerel alt kimlikçi siyasal yapılar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlarken
ülkenin birliği ve bütünlüğü büyük çapta sarsıntılar geçirebilmektedir . Bu gibi inişli çıkışlı düzensiz
dönemler var olan devletin kamu düzenini bozarken , devletlerin siyasal rejimlerinin de çöküşüne ya
da ortadan kalkmasına neden olabilmektedir .Emperyalist batı ülkelerine yakın bir çizgide yolunu
bulmaya çalışan Türk devleti ,onların dış müdahaleleri yüzünden bir çok siyasal kriz ile karşı karşıya
kalabilmektedir. Bu yüzden de zaman zaman gene batı destekli askeri hareket ,ya da yönetim
istekleri ile bir çok cephe de ve konularda yüz yüze gelinmektedir . Bu yüzden Atatürk Cumhuriyeti
hem anti-Kemalist saldırılar ile hem de askeri darbe senaryoları ile karşı karşıya kalmaktadır . Böyle
bir durumun günümüz koşullarında da söz konusu olabilmesi nedeniyle , Türkiye tam anlamıyla batı
tipi bir demokratik rejime her açıdan sahip olamamıştır . Ayrıca anti-Kemalist dayanışma ve
ittifakların ülkenin birliğini tehdit etmesi de dikkate alınarak , Post-Kemalizm girişimlerinin ülkenin
bitişi ya da çökertilmesi noktasında son müdahaleleri yerine getirdikleri görülebilmektedir . Post-
Kemalizm çizgisinde giden ülkenin önde gelen iş adamı derneklerinin kurdukları Yeni Demokrasi
Partisi seçimlerde yüzde bir bile oy alamadığı için , onlar da ikinci cumhuriyetçi olarak neo-liberal
politikaları Atatürk’ün devletçilik siyasetine karşıt bir biçimde geliştirme yolunu denemişlerdir.

        Post-Kemalizm akımı Kemalist düzeni ortadan kaldırmak doğrultusundaki politikalar
çizgisinde bugünün koşullarında siyasete soyunurken , bu hareketi destekleyenler Türkiye
Cumhuriyetinin yüz yıllık geçmişini her yönü ile ele alarak değerlendirmeye kalkışmaktadırlar .Post-
Kemalizm değişik alanlarda öne çıkan siyasal kadrolar ile bir akım olarak örgütlenirken, geçmişten
gelen Atatürk karşıtlığı ya da Kemalizm’e eleştirel bakış açısı ile devleti kuran siyasal çizgiye karşı bir
alternatif arayışı içinde olmuşlardır . Türkiye’nin demokratikleşmesi çizgisinde geçmişten gelen çizgi
giderek yetersiz kalmıştır . Eşitlikçi ve özgürlükçü bir bakış açısı ile Kemalizm’in durumunu her koşul
altında irdeleyen Post-Kemalizm akımı ,ülkede her zaman için batı tipi bir demokrasinin tam
anlamıyla gerçekleşebilmesi ihtimaline önem vererek, bunun getireceği veriler doğrultusunda
demokratikleşme olgusunun geleceğini tartışmaktadır. Post-Kemalizm’in birbirinden farklı kesimlerin
birikimleriyle öne çıkması , ülkede bir eleştiri ortamı yaratarak geleceğin kurgulanması açısından
önemli ölçülerde katkılar sağlamıştır .Ne var ki , Atatürk eleştirilerinin ötesine giderek çok katı ve
uzlaşmasız bir tavır içerisinde konuya bakıldığı zaman , Türk devletinin demokratikleşmesinde gerekli
olan eleştiri düzeyinin ülke gerçekleri doğrultusunda yararlı olabilmesi için her aşamada gözden
geçirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır . Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği dışında kaldıkça , batı tipi
demokratik rejimlerden uzaklaşarak Asya tipi otoriter rejimler çizgisine doğru yeniden yol almaktadır
Batı tipi ülkelerde görülen demokratikleşme süreci dışında kalan her ülkede olduğu gibi ,Türkiye
Cumhuriyetinde de otoriter siyasal rejimlerin bugün kendiliğinden devreye girerek ,siyasal dengelerin
yeniden oluşturulmasına katkıda bulunduğu söylenebilmektedir . Batı tipi demokrasilerde görülen
siyasal kurumların tam anlamıyla devreye girmemesi gibi olumsuz durumlarda , Türkiye devleti kendi
varlığı açısından gerekli olacak adımları atarak gerekli olan önlemleri almak zorunda kalmaktadır .
        Yirminci yüzyılın son genel seçimlerine ayrı bir parti olarak giren Yeni Demokrasi Hareketi
yüzde bir oy alamayarak Türk halkı ile ters düştüğü aşamada işadamlarıyla bütünleşen kapitalist
çevreler kendilerine yeni bir çizgi yaratmak için çabalarken , batıcı liberal aydınların ortaya çıkardığı
ve anti-Kemalist ittifakın desteklediği bir Post-Kemalist oluşum ,Türkiye’de beklenen dönüşümün
gerçekleşmesi umuduyla egemen güçler tarafından desteklenmiş ama bir türlü istenen sonuçlar elde
edilememiştir . Küresel sermaye ile son dönemde birleşerek bütünleşme yolunda ilerleyen ulusal
sermaye gücünün de batı ülkelerinin desteklemeleri doğrultusunda Post-Kemalist yeni yaklaşımlar
geliştirmeye çalıştığı çeşitli aşamalarda gündeme gelmiştir . Yeni demokrasi kavramına sarılarak
geliştirilmek istenen küreselci emperyalizm akımı ,ulus devletin sınırlamalarından çekindiği için Post-
Kemalizm başlığı altında var olan siyasal rejimin değişim ve dönüşümüne giden yolda etkinliklerini
devam ettirebilmek çizgisinde hareket ederek ,çeşitli alternatifler üzerinde durabilmektedir . Özellikle
kapitalist Yeni Demokrasi kavramı altında geliştirilen Post-Kemalist yaklaşımlar, ülkeye yönelen
hegemonya düzenini gerçekleştirmek ve bunu gelecekte de devamlı kılmak açısından sağ kanatta
otantik bir anlamda reformcu olabilecek düzeyde ve otoriter tek adam yönetimine doğru yönelme
yaklaşımı kendiliğinden devreye girmiştir .Kemalist ve anti-Kemalist toplum kesimlerinde böylesine
gel-git oluşumları yaşanırken reformculuk, devrimcilik ve de yenilik arayışlarının fazlasıyla toplumsal
düzeyde yaygınlık kazandığı görülmektedir . Ülke içinde siyasal rejimin ortaya çıkardığı ulusalcı
aydınlar ve siyasetçilerin , alt kimlikçilik yaparak Kemalizm akımına uzak durmaları yüzünden , Post-
Kemalizm akımının geliştirilmesi gene anti-Kemalist ittifakın ilgi alanı içinde kalmıştır . İslamcı
kesimler liberal tezlerden bu aşamada fazlasıyla yararlanırken , bölücü ve etnik kadrolar da gene bu
duruma benzer bir biçimde neo-liberal yaklaşımların etkisi altında hareket ederek ,Post-Kemalizm’in
daha hızlı bir biçimde gerçekleştirilmesine katkı sağlamıştır .İkinci cumhuriyetçilerin modernizm
çıkmazından kurtulabilmek için çoğul modernlikler ya da alternatif modernleşme yönelişleri gibi yeni
yaklaşımları ,Post-Kemalizm gibi geliştirmeye çalıştıkları son dönemde ortaya çıkmıştır . Ülkede ılımlı
din anlayışına sahip olan yeni bir iktidarın işbaşına gelmesiyle birlikte ,kendilerini demokrat olarak ilan
eden eski milli görüşçülerin de yenilikçilik tavrı ile Post-Kemalizm’e yöneldikleri görülmüştür.

         Çoğul modernlikler,dinsel milliyetçilikler ve bu doğrultuda gündeme getirilen özcü
medeniyetçilikler ,liberal kesimlerin geliştirdiği ikinci cumhuriyetçiliğin dayanak noktaları olarak öne
çıkarken ,dinci kesimlerin liberal akımlarla neredeyse bir arada olma aşamasına geldiğini ortaya
koymuştur . Liberal düşüncelerin cumhuriyetin kuruluşu , ve yönetim modeli üzerine yoğunlaşması
üzerine , Türkiye’deki rejim tartışmaları daha da sertleşerek içinden çıkılmaz bir duruma gelmiştir . Bu
aşamada var olan Kemalist rejim her yönü ile saldırı ve eleştiri karşısında hedef tahtasına konularak
acımasız bir çizgide Türk ulusunun gözünden düşürülmeye çalışılmıştır . İktidara gelen İslamcı partinin
ilk on yıllık dönemde ılımlı bir yol izlemesi sonucunda , iktidara bir türlü gelemeyen milliyetçiler ile
dinciler arasında milliyetçi toplum kesimleri ile bir dayanışma dönemi gündeme gelmiş ve bu iki
çizginin işbirliğine dayanan bir siyasal ittifak oluşturularak , son on yıllık dönemde Türkiye
Cumhuriyeti devletinin yönetilmesi çizgisinde devreye sokulduğu görülmüştür . Dinci partinin
siyasetlerine fazlasıyla karşı çıkan ve zaman zaman ağır muhalefet yapan milliyetçi partinin
,muhalefetten uzaklaşarak ılımlı İslam iktidarına yakın durması nedeniyle , ülke içindeki günlük
politikalar oluşturulurken ulusalcı çizgiden uzaklaşma eğilimleri öne çıkmıştır . Küreselci
emperyalizmin baskıları karşısında Türkiye’yi yönetemez bir duruma sürüklenen ılımlı İslamcı siyaset ,
milliyetçilerle yeni bir siyasal ittifaka girişerek ulusalcı muhalefetten ve baskılarından kurtulmuştur
.Böylece ulusalcılığın baskılarından kurtulan ılımlı İslamcı hareket ulus devletin kurucusu ulusal önder
Atatürk’e karşı mesafeli tutumunu daha rahat sürdürürken , batı blokunun baskıları ile dayatılan
liberalizme daha yakınlaşırken , Post-Kemalizm eleştirileri giderek artmıştır . Devlet yönetiminde dinin
etki ve baskıları arttıkça Atatürk modeli ulus devlet ile Kemalizm uygulamalarından zaman içinde
uzaklaşılma çizgisi daha da derinleşmiştir . Post-Kemalistler bu durumda eleştiri ve saldırılarını daha
da artırmak çizgisinde ,bu kez de Post-Post Kemalizm sloganına sahip çıkarak batı emperyalizminin
çıkarları doğrultusundaki siyasal girişimlerini tırmandırmışlardır .
        12 Eylül askeri rejimini gerçekleştiren NATO örgütü ,Türkiye’nin Kemalist rejimini daha çok
batının etkisi altına sokabilme doğrultusunda ,o dönemin askeri cuntası bir yönü ile tamamen sağ
tandanslı bir askeri yönetime yöneliyor ve gelecekte Türkiye’nin Avrupa-Asya kıtalarındaki merkezi
oluşumlara kaymaması için de ABD-İsrail ikilisinin kontrolu altında Türk-İslam sentezi adıyla anılan bir
yarı askeri yöntemi , öncü bir Nato rejimi olarak devreye sokuyordu . Bu rejim on yıllık bir zaman
dilimini doldururken bu sefer her gün sabahtan akşama kadar Kemalizm konuşuluyor ve
kullanılıyordu ama tartışması kontrol altındaki medya aracılığı ile önleniyordu . Atatürk dönemini
yoğun bir eleştiri altında tutan Post-Kemalistler, ABD-İsrail ikilisinin gündeme getirttiği 12 Eylül askeri
hareketini eleştirmiyorlar ,geçmiş dönemlerde dile getirdikleri hiçbir rejim saldırısını askeri baskı
döneminde dile getirmiyorlardı . Atatürk ve tek parti dönemini her fırsatta tenkitten uzak durmayan
Atlantikçi-Siyonist ittifakı NATO yönetimi altında eskiden kullandıkları Post-Kemalizm söyleminden hiç
bahsetmeyerek ,Atlantik emperyalizmi ve İsrail Siyonizmi ,her türlü Atatürk saldırısı ve eleştirisine
açık bir biçimde yola devam ederken, sabahtan akşama kadar Atatürk adı kullanılarak sürdürülen
NATO’cu hareket zamanında her nedense Post-Kemalizm söylemlerinden uzak durularak , sağcı bir
Atatürkçülük icat edilerek , gerçek anlamda antiemperyalist ve sol içerikli bir siyasal akım olan
Kemalizm doğuştan gelen sol çizgisinden uzaklaştırılarak Amerikancı bir Türk-İslam sentezi çizgisine
doğru yönlendiriliyordu . Antiemperyalist , halkçı ,toplumcu , cumhuriyetçi ve bağımsızlıkçı bir akım
olan Kemalizm’in yeni dönemde , sermaye ve burjuvazinin çıkarları doğrultusunda sağcı bir otoriter
yönetim modeli olarak gösterilmeye çalışılması , Türk devleti ile Türk ulusunu derinden yaralamıştır .
Atatürk kurduğu ulus devleti halkçı cumhuriyetçilikle bütünleştirerek bir sol Kemalizm akımını öncü
bir çizgide yaratmaya çalışırken , batı emperyalizminin Post-Kemalizm adına oluşturdukları bir siyasal
rüzgar ile antiemperyalizmin Türkiye’deki dayanak noktası olan Kemalist siyasal rejimin tasfiye
edilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır . 12 Eylül rejiminin sağcı Atatürkçülüğü ,Post-Kemalizm tartışması
yaratarak ve Kemalist rejimin gerçek temellerini sarsarak tasfiyeye giden yolu açmıştır .

         Batının önde gelen devletlerinde her aydın devam etmesini istediği siyasal akımların başına
Neo eki getirerek savunduğu çizgilere yeni bir yapılanma getirirken , karşı çıktıkları , istemedikleri ya
da kaldırmaya çalıştıkları akımların başına da Post ekini getirmektedirler . Bugün Türkiye’de Neo-
Kemalizm değil ama açıkça Post -Kemalizm konusu tartışılmakta , bu akım ile ikinci cumhuriyetçilerin
önünün kesilemediği düzeyde ise ,bir Post eki daha getirilerek derinlemesine bir eleştirel bakış açısı
öne çıkarılmaya çalışılmıştır . İkinci dünya savaşı sonrasında Orta Doğu bölgesine ABD’nin ve
NATO’nun gelmesiyle birlikte İsrail’in kurulması yepyeni bir durum yarattığı için geçmişten gelen
eleştirel bakış açısıyla Kemalizm’i tartışmak yeterli olmamış ,Atlantikçiler ile Siyonistlerin bölgeye
gelmeleri sonrasında , var olan devlet düzenleri ortadan kaldırılmaya çalışıldığı için , Amerikancı
liberal ikinci cumhuriyetçiler için Post-Kemalizm saldırıları başlatılmış ve bu tutum Atatürk
Cumhuriyetinin tasfiyesi işleminde yeterli olmadığı noktada buna ikinci bir post daha ekleyerek, Post-
Post-Kemalizm söylemi ile Büyük Orta Doğu ve Büyük İsrail projelerinin önü açılmak istenmektedir .
Türkiye’de devlet düşmanlığı ile Atatürk karşıtlığı bir arada ele alındığı zaman ,Atlantik emperyalizmi
ile Siyonizmin bir araya gelen isteklerinin devlete ve topluma empoze edilmeye başlandığı
görülmekte ve bu aşamada Post-Post Kemalizm siyasal emperyalizmin bir uzantısı olarak ağırlık
kazanarak öne geçmektedir . Sağ Kemalizm’den Post-Post Kemalizm’e geçiş bir hazırlık aşamasından
sonra gündeme getirilmiştir .12 Eylül rejimi Atatürk çizgisini bozarak ve halka düşman bir çizgide
otoriter bir rejime dönüştürerek ,Türk ulusunu kurtarıcısına karşı bir çizgiye çekmiştir. ABD-İsrail
ikilisinin çıkarları doğrultusunda Türk halkını karşısına alarak ,emperyalist projeleri hem ülkeye hem
de bölgeye karşı planlı bir biçimde dışarıdan yönlendirilen siyasal girişimler ,merkezi coğrafyada hem
Türkiye’nin hem de Türk ulusunun tasfiye edilmesine giden yolları açmıştır. Reel politik koşullar
açısından Post-Post-Kemalizm Türk halkının ve devletinin bölge ülkelerine ve halklarına karşı “Allaha
ısmarladık “demesi ile aynı anlama gelmektedir .
        Yirminci yüzyılın başlarında merkezi coğrafyanın tam ortasında bir Türk devleti cumhuriyet
rejimi altında kurulduğu için daha sonraki dönemde gündeme gelen siyasal gelişmeler bölge ülke ve
halkları ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti ve Türk ulusunun da varlığını yakından ilgilendirmektedir .
Kemalizm Türk devletinin ve ulusunun tarih sahnesine çıkmasının bağımsızlıkçı ideolojisi olarak
gündeme gelirken, bu duruma karşı çıkan güçler batının önde gelen emperyal orduları idi . Bu açıdan
Türkiye’nin varlığı ve bağımsızlığı Kemalizm-Emperyalizm çatışmasının sonucudur . Emperyalizmin
işbirlikçisi ya da temsilcisi kişi ve kuruluşlar cep ve göbek bağlantıları nedeniyle emperyalizmin
şarkılarını dile getirirken , Türk ulusu yeniden Kuvay-ı Milliye mücadelesinin marşları ile karşı koymak
zorunda kalacaktır .Emperyalizmin çıkarları çizgisinde hiçbir devlet ya da toplum yok olmayı kabül
edemeyeceği için Post-Kemalizm bugüne kadar olmamıştır ve gelecekte de olmayacaktır . Post-
Kemalizm gerçekleştirilemediği için Kemalizm halen vardır ve Atatürk’ün çizdiği yönde yoluna devam
etmektedir . Post-Kemalizm ile Kemalizm’i ortadan kaldırmak isteyenlerin başarısızlığı yüzünden
onların arkasındaki emperyalizm saldırganlığı devam etmektedir .Küreselleşmenin yansımaları
sayesinde emperyalizm bugün dünyanın her ülkesinde etkinliğini sürdürmektedir . Ne var ki ,ulus
devletlerin de bu doğrultuda almış olduğu tedbirler ile uluslararası dayanışmalar ile bölgesel paktların
kurularak harekete geçmesi ,emperyalizmin işlerini zorlaştırmaktadır .Emperyalizm Post-Post’culuk
oynayarak Kemalizm’i yıkamamıştır ama mazlum halkların temsilcisi olarak hareket eden Türk
ulusunun vermiş olduğu ulusal kurtuluş savaşı sonucunda elde edilen zafer dünya halklarına sonradan
örnek olunca , bugün Birleşmiş Milletler çatısı altında iki yüzden fazla ulus devlet emperyalizme karşı
uluslararası alanda karşı çıkarak direnmektedir . Böylesine bir direnişin güçlenerek devam etmesi
sayesinde ,Post-Kemalizm gerçekleşememiş ve Atatürk’ün ulus devleti bu nedenle yoluna devam
etmektedir . Ulus devletlerin varlıklarını ve bağımsızlıklarını korumaları sayesinde , Post-Post
emperyalizm dönemine doğru gelişmeler hızlanabilir ve tüm ulusların ve devletlerin baş ağrısı olan
emperyalizm, evrensel barış ortamının sağlanmasıyla önlenebilir ve zamanla yok olabilir.