28 04 2020
Hukuk devletinin en önde gelen ilkelerinden biri – Anayasamızın 10. Maddesinde öngörüldüğü gibi – istisnasız herkesin yasalar önünde eşit haklara sahip olması ve yukarıdan aşağıya, bütün idare makamlarının eşitliğe uygun hareket etmek zorunda bulunmalarıdır. Bu ilke, ayrımcılık yasağı olarak da ifade edilmektedir. Anayasamızın 10. Maddesinin öngördüğü eşitlik sadece Anayasadaki hak ve özgürlüklerle sınırlı da değildir. Ancak, Anayasadaki hak ve özgürlüklerin kullanılmasında herkesin eşit muamele görmesi gerektiğinde hiçbir tereddüt bulunmamaktadır; Anayasanın 20. Maddesiyle güvence altına alınan “özel hayat hakkı” bu kapsamdadır.
Bu çerçevede, idare makamlarının hukuk dışı veya hukuk ötesi bir gerekçeyle insanların özel hayat hakkıyla ilgili yaşam tarzlarına yönelik ayrımcı muamele yapmaları Anayasaya aykırıdır. Ayrımcı muamelenin aşağılama niteliğinde olması ise, Türk Ceza Kanunun 216/2 hükmünde düzenlenen suçu oluşturur. Bu düzenleme, insanların özel hayat haklarıyla ilgili yaşam tarzlarının, ayrımcı bir yaklaşımla aşağılanmasına karşı cezai yaptırımla korunmak istendiğini göstermektedir.
Anayasamızın 90. Maddesi, Devletimizin taraf olduğu uluslararası insan hakları belgelerini yasalardan üstün tutmuştur. Bu belgelerin başında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gelmektedir. Bu Sözleşmenin güvence altına aldığı hak ve özgürlükleri yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, cinsel tercih ve yaşam tarzını aşağılamanın ötesinde, ilgili kişilerin onurlarını kıran, onları küçülten, lekeleyen veya hedef gösteren her söz ve davranışı kişilik haklarına saldırı olarak nitelemekte ve bu yöndeki söylemlerin yaptırımlarla kısıtlanmasını ifade özgürlüğü kapsamında görmemektedir; aksine, demokratik toplum açısından gerekli bulmaktadır. Bunun nedeni, yaşam tarzları aşağılanan veya lekelenen kişi ve grupların, vücut bütünlüklerini veya yaşam haklarını tehlikeye düşürebilecek daha ağır saldırılara uğramaları olasılığını önlemektir.
Belirtilen insan hakları standartlarını idare makamlarına hatırlatmak, Barolar gibi, insan haklarını savunmak durumunda olan kuruluşların temel görevidir. Buna karşı çıkılması, açıklamanın anlamından koparılarak çarpıtılması ve baronun adeta linç edilmesi hukuk devleti açısından doğru değildir. Kabul edilemez.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Av. Yaşar Çatak
Türk Hukuk Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı