Kurumumuz Üyesi Prof Dr. Hikmet Sami Türk’ün yazılı açıklaması :
12 12 2020
“AB Zirvesi ile ABD’de Kongre’den çıkan kararların aynı güne rastlaması, Türkiye’nin nasıl bir kuşatma karşısında olduğunu göstermektedir.
Üç yanı denizlerle çevrili olan Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de 12 deniz miline kadar giden karasularında sismik araştırmalar (sondajlar) yapması, egemenlik hakkının bir sonucu olarak tartışmasızdır. Aynı biçimde 10 Aralık 1982’de Jamaika’da imzaya açılan ve hâlen Birleşmiş Milletler (BM) üyesi devletlerin tamamına yakın bir bölümünün imzaladığı veya sonradan katıldığı, Türkiye’nin henüz katılmadığı BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre 200 deniz miline kadar uzanabilen münhasır ekonomik bölge ile kara ülkesinin doğal uzantısı olarak 200 deniz mili ötesine kadar gidebilen kıta sahanlığında da sismik araştırmalar (sondajlar) yapma, petrol veya doğalgaz bulduğu takdirde bunları çıkarma hakkı vardır. O nedenle AB Zirvesi’nde Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti statüsündeki Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin istekleri doğrultusunda alınan aşamalı yaptırım kararı, tek yanlı ve haksızdır.
ABD yaptırımlarının gerekçesi olan Türkiye’nin hava savunması için Rusya’dan 4 adet S-400 füzesi satın alması ise, daha önce ABD’nin Türkiye’nin satın almak istediği patriot füzelerini vermemesinin sonucudur. NATO içinde en büyük ikinci orduya sahip bulunan, ülke savunması için gerekli her türlü önlemi almak, gerekli bütün silâhları üretmek ve tedarik etmek zorunda olan Türkiye, buna mecbur bırakılmıştır. Daha önce de ABD ve Türkiye ile birlikte 9 ülkenin yer aldığı ortak bir proje çerçevesinde ABD’de imal edilen, bazı parçaları Türkiye’den giden, Türk Hava Kuvvetlerinin taarruz gücünü artıracak özelliklere sahip bulunan F-35 savaş uçakları yapımında da proje dışında bırakılmış, o arada yapımı tamamlanan 2 uçak teslim edilmemiştir. Bütün bunlar, yapılan sözleşmelere, hukuka, NATO içindeki ittifak ilişkisine, iki ülke arasında varlığı artık şüpheli hâle gelen dostluğa aykırıdır. Kongre’nin her iki kanadından üçte ikiyi aşan çoğunluklarla geçen, o nedenle Başkan Trump tarafından veto edilse bile değişmesi olasılığı bulunmayan yeni yaptırımlar, aynı doğrultuda haksız uygulamalar olacaktır.
Şüphesiz Türkiye, AB ve ABD yaptırımlarına gereken karşılılıkları verecektir. Ancak bu karşılıklar, bir defada tükenecek birer önlem şeklinde değil; AB veya ABD’nin her yaptırımı üzerine ayrı ayrı uygulamaya konulacak, fakat Türkiye’nin kararlılığını gösterecek bir karşı önlemler dizisi şeklinde olmalıdır. ABD’ye karşı alınacak önlemler, son aşamada İncirlik ve Kürecik’teki ABD üslerinin kapatılmasıdır. Sırası geldiğinde bu önlemleri uygulamaya koymak için gereken hazırlıklar şimdiden yapılmalıdır.
Öte yandan Türkiye, yurt içinde özgürlükçü demokratik hukuk devletinin bütün gereklerini yerine getirmeli; Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanmakta tereddüt etmemeli, bu arada BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne daha fazla gecikmeden katılmalıdır. Sözleşme’de Yunanistan’ın Ege’deki karasularını 12 deniz miline çıkarma iddialarına karşı Ege denizinin özelliklerine göre uygulanması gereken dengeleyici hükümler ve Türkiye’nin böyle bir olasılığı önleyecek gücü vardır.”
(12.12.2020)