Ana SayfaArşivMakaleler10 TEMMUZ DÜNYA HUKUK GÜNÜ

10 TEMMUZ DÜNYA HUKUK GÜNÜ

10 TEMMUZ DÜNYA HUKUK GÜNÜ: TÜRKİYE’DE HUKUK ASKIDA
ve “YENİ ANAYASA” TARTIŞMASININ İÇYÜZÜ
 
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BA, LLM  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
Türk Hukuk Kurumu Onur Kurulu başkanı
 
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com  facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik    

 

·        Bu gün Dünya Hukuk günü. Türkiye’de hukuk askıda. Hukuk devleti yok.
Yargı iktidarın sopası. Anayasa askıda. HSK cellat gibi. Halk yargıya güvenmiyor.
Adalet yok. İktidar tutturmuş “YENİ ANAYASA” diye.
Oysa 1982 anayasası 2/3 oranında değiştirildi. 16 Nisan 2017 halk oylaması yok hükmünde.
AYM kararları uygulanmıyor, AİHM kararları da! Laiklik ayaklar altında.
Siyasal İslamcı AKP iktidarı ve Türkiye “Tek Adam”ın demir yumruk yönetiminde.
PKK-DEM, dış destekle, BOP kapsamında Anayasa değişikliği ve federalizm dayatıyor!

10 Temmuz, Dünya Hukuk Günü. Ancak Türkiye’de bugün “Hukuk” sözcüğü yurttaşın vicdanında giderek derinleşen bir ironiye dönüştü. Çünkü hukuk devleti ilkesinin temel kolonları birer birer çökertilmekte; Yargı, Yürütmenin sopasına dönüştürülmekte, Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarının bile uygulanmadığı bir “kurgu” yaygınlaşmaktadır. Bu tehlikeli tablo, iktidarın ısrarla dillendirdiği “Yeni Anayasa” söyleminin ne denli içten ya da gerçekçi olduğu sorusunu gündeme taşımaktadır.

1. Anayasa Askıda, Hukuk Devleti Yok!

Türkiye, 1982 Anayasası ile yönetiliyor görünse de bu metin 40 yılı aşkın sürede neredeyse 2/3’ünden çoğu değiştirilmiş bir metindir(1). Özellikle 16 Nisan 2017 Halkoylaması ile getirilen ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Yürütmeyi Yasama ve Yargı üzerinde fiilen denetimsiz kılmıştır. Oylamada 2,5 milyon mühürsüz oyun geçerli sayılması gibi kabul edilemez usulsüzlükler halk iradesini geçersiz kılmıştır (2).

Bu anayasa değişikliği, tüm sonuçlarıyla, hukuk dünyasına doğmamıştır. Meşru değildir.
(Prof. S. Selçuk, emekli Yargıtay 1. Bşk.)

Bugün geldiğimiz noktada Anayasa, iktidarın keyfine bağlı bir metindir. Anayasa Mahkemesi kararlarının yerel mahkemelerce yok sayılması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının da uygulanmaması (örn. Demirtaş ve Kavala kararları) Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerini de hiçe saydığını göstermektedir(3). Yüksek yargı organı Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) ise Yürütmenin vesayeti altına alınmış, Anayasaya göre yansız ve bağımsız olması gereken (m.9 ve 138) yargıç-savcılar üzerinde bir ‘cellat’ gibi kullanılmaktadır(4).

2. Yargıya Güven Kalmadı

Türkiye’de yargıya güven toplumsal olarak dibe vurmuştur. Yargının siyasallaştırılması, muhaliflerin yargı sopasıyla hapse atılarak susturulması, muhalif basına açılan davalar ve RTÜK kapatmaları,
hak arama yollarının tıkanması.. hukuku salt iktidarın ceberrut sopa oyuncağına indirgemiştir(5).

Laiklik ilkesi de bu süreçte adım adım budanmış, Diyanet İşleri Başkanlığı ve tarikat-cemaat yapılanmaları üzerinden toplumsal yaşamda din temelli bir baskı düzeni kurulmuştur(6).

3. “Yeni Anayasa” Söylemi: Çıkış mı, Çöküş mü?

İktidar cephesi, güncel sorunların sorumlusu olarak Anayasa’yı gösteriyor. Oysa anayasa metninden önce, uygulanma niyeti ve hukuka bağlılık-saygı esastır. 1982 Anayasası,
tüm anti-demokratik özüne karşın, günümüze dek yapılan çok kapsamlı değişikliklerle fiilen
askıya alınmıştır. “Yeni anayasa” dayatması, otoriter rejimin kalıcılaştırılması için fırsat arayışıdır.

Üstelik PKK çizgisindeki DEM Parti’nin federalizm önerisi ve iktidarın bu denklemde anayasa pazarlıklarına kapı aralaması, Türkiye’nin tekil (üniter) devlet yapısına yönelik yeni bir kırılma riski doğurmaktadır. İslamcı otoriterlik ile etnik federalizmin ittifak arayışı, Cumhuriyet’in kurucu felsefesine taban tabana zıttır(7).

4. Hukuk Mücadelesi: Çıkış Nerede?

Bugün Türkiye’de hukuk devleti için çıkış yolu halkın örgütlü iradesinde, anayasal düzlemde
hak arama bilincinde ve toplumsal muhalefetin dayanışmasında gizlidir. Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının uygulanmasını sağlamak, hukukun üstünlüğünü fiilen savunmak,
yargı bağımsızlığını yeniden sağlamak, siyaset üstü bir kamusal görevdir.

Bir ülkenin hukuk düzeni; Anayasa’ya ve temel hukuk ilkelerine bağlılıkla (sadakatle) değil,
keyfi yönetimle biçimleniyorsa, orada hak ve özgürlükler de her an askıya alınabilir.
Günümüzde olduğu gibi..

Bu tablo sürdürülebilir değildir; ciddi bir stratejik ulusal güvenlik sorunu ve tehdididir.

Sonuç

Türkiye’ye yaşatılan bunalım, anayasa kaynaklı değil, bir hukuk kültürü krizidir.
Laikliğin, Güçler Ayrılığının, yargı bağımsızlığının yerle bir edildiği bir düzlemde yeni anayasa değil, önce yürürlükteki anayasanın ve uluslararası hukuk normlarının uygulanması zorunludur.
Hukuk devletine yeniden erişmek, yurttaşın sandıkla, örgütlü direnişle, hak arama kararlılığıyla olanaklıdır. Bu karanlık ve sürdürülemez tablo, hukukun üstünlüğü fikrine sahip çıkan geniş kitlelerin kararlılığıyla değişecektir.

Sevgi ve saygı ile. 07 Temmuz 2025, Ankara

Kaynakça

1.      Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasa Değişiklikleri Raporu (1982–2023)

2.      OSCE/ODIHR, Turkey Constitutional Referendum Final Report, 16 April 2017

3.      Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Kavala/Türkiye Kararı, Demirtaş/Türkiye Kararı

4.      Yargıçlar ve Savcılar Derneği (YARSAV), Bağımsız Yargı Raporları

5.      TÜSİAD Hukuk Endeksi, 2023

6.      Ali Erbaş’ın Açıklamaları ve Diyanet Faaliyet Raporları

7.      DEM Parti Program Taslağı, Federalizm Vurgusu, 2024