“Düşük oranlı faizle verilecek yatırım ve üretim kredileri ile Dolar ve Avro gibi döviz karşılığında Türkiye’den mal alacak yabancılara yapılacak ucuz ihracat bedelinin kur farkını izlenen faiz politikası nedeniyle zarara uğrayan yurttaşlara ödettirmemek; faiz oranlarındaki indirimler nedeniyle Türk Lirası varlıklarının uğradığı değer kaybını bir şekilde karşılamak, sosyal adaletin gereğidir. Bu, işçi, memur ve emeklilerin ücret ve maaşlarına zam yapmak şeklinde olabilir.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünkü (8.12.2021) Kabine toplantısından sonra yaptığı açıklamaların büyük bölümünü yeni ekonomi politikasına ayırdı. Bu konuda eski Devlet, Millî Savunma ve Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, yazılı bir değerlendirme yaptı:
“Sayın Cumhurbaşkanı, yeni ekonomi politikasının hedefini ‘yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve büyüme’ olarak belirliyor. Yatırımların, üretim ve ihracatın artmasına, istihdamın genişlemesine, işsizliğin önlenmesine ve büyümenin sağlanmasına yönelik bir ekonomi politikasına kimsenin itirazı olamaz. Sorun, bu hedefe nasıl ulaşılacağındadır. Cumhurbaşkanı, ‘Düşük faiz ve dengeli kur ile üretim ve istihdamı adım adım daha ileriye taşıyacağız’ diyor. Oysa Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın bu doğrultuda politika faizini indiren her kararından sonra Dolar ve Avro gibi yabancı para kurlarının döviz piyasalarında yüksek rakamlara fırladığı; buna karşılık Türk Lirasının büyük değer kaybına uğradığı, ithalâtın pahalılaştığı, fiyatların arka arkaya gelen zamlarla özellikle işçi, memur, emekli ve esnaf gibi dar veya sabit gelirli insanların satın alma gücünü aşan rakamlara ulaştığı, ücret ve maaşların yetersiz kaldığı acı bir gerçektir. Cumhurbaşkanının ısrarla yüksek oranlı faizden kaynaklandığını söylediği enflâsyon ortamında düşük faizle döviz kurlarının dengeli değil, ters orantılı olduğu görüldü. Düşük faiz oranları, bankalardaki mevduat faizlerine de yansıdı. Birçok insan küçük tasarruflarını Dolara çevirmeye başladı. Türk Lirasının uğradığı büyük değer kaybı, dar veya sabit gelirli insanlar için bir yoksullaşma sürecini getirdi.
Düşük oranlı faizle verilecek yatırım ve üretim kredileri ile Dolar ve Avro gibi döviz karşılığında Türkiye’den mal alacak yabancılara yapılacak ucuz ihracat bedelinin kur farkını izlenen faiz politikası nedeniyle zarara uğrayan yurttaşlara ödettirmemek; faiz oranlarındaki indirimler nedeniyle Türk Lirası varlıklarının uğradığı değer kaybını bir şekilde karşılamak, sosyal adaletin gereğidir. Bu, işçi, memur ve emeklilerin ücret ve maaşlarına zam yapmak şeklinde olabilir.
Faiz, başkasına ait parayı kullanmanın bedelidir. Mevduat sahiplerine faiz veya onun yerini tutan katılım payı gibi bir ödeme yapılmadıkça bankaların çalışması olanaksızdır. Yasalarımızda faizle ilgili hükümler vardır. Örneğin Türk Ticaret Kanunu’nun 8. maddesine göre ‘Ticarî işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir’; bileşik faiz koşulu, ‘her iki taraf bakımından ticarî iş niteliğinde olan ödünç sözleşmelerinde geçerlidir’. Türk Borçlar Kanunu’nun 387. maddesine göre ‘Ticarî olmayan tüketim ödüncü sözleşmesinde, taraflarca kararlaştırılmış olmadıkça faiz istenemez’; buna karşılık ‘ticarî tüketim ödüncü sözleşmesinde taraflarca kararlaştırılmamış olsa bile faiz istenebilir’. Kanunî Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun, adındaki faiz türlerini düzenlemiştir. ‘Tefecilik’ denilen yüksek oranlı faizle ödünç para verme ise, Türk Ceza Kanunu’nun 241. maddesinde cezalandırılması öngörülen bir suçtur.
Faiz konusunu hukukî açıdan bu yasal çerçeve içinde değerlendirmek gerekir. Bunun dışındaki faiz karşıtlığı ile bir sonuca varılamaz. Mevduat faizlerine faiz ödenmedikçe kim bankaya para yatırır? Karşılığında faiz almadıkça hangi banka yatırımcı, imalâtçı, ihracatçı veya ithalâtçıya kredi verebilir?”
(9.12.2021)