Ana SayfaArşivMakalelerTÜRKİYE ÇÖPLÜK DEĞİL

TÜRKİYE ÇÖPLÜK DEĞİL

Kurumumuz Üyesi Prof Dr. Hikmet Sami Türk’ün yazılı açıklaması :

“Basında çıkan haberlere göre; Türkiye’nin dünyanın en büyük plâstik atık ithalâtçılarından biri hâline geldiği, uluslararası çevreci örgüt Greenpeace (Yeşil Barış) tarafından ifade edilirken; kendi  plâstik atıklarının dahi ancak % 1’inin geri dönüşümünü  sağlayabilecek konumda bulunduğu, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilâtı (Organization for Economic Cooperation and Development, kısaca OECD) raporunda belirtilmektedir.

Plâstik atıkların bir bölümünün geri dönüşümü, bugünkü teknolojilerle olanak-sız; bir bölümünün geri dönüşümü ve yeniden sınaî üretim sürecine kazandırılması ise zor, ama önemli bir konudur. Türkiye’de bu konuda henüz  gerekli ve yeterli alt-yapının  bulunmadığı anlaşılıyor. Fakat Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, plâstik atık geri kazanımı için 1.200’e yakın tesis  olduğunu, bu tesislerin hammadde gereksinmesini karşılamak için atık ithalâtının zorunlu hâle geldiğini söylemiştir.

Türkiye’yi bir çöplük hâline getirecek veya böyle görülmesine yol açacak  şekilde plâstik atık  ithali, mevcut durumla çelişen bir uygulamadır. Bugün Türkiye’de plâstik atıkların çoğu, genel çöplüklere ya da çevre kirlenmesi yaratacak  şekilde ormanlara, denizlere atılmaktadır. Arayıp buldukları atıkları geri dönüşüm tesislerine teslim eden toplayıcı insanların sayısı, dernek kurarak örgütlenme aşamasına gelmiştir. Bu durumda yabancı ülkelerden plâstik atık ithali yanlıştır. Gelirini atık toplamaktan çıkaran insanlara da zarar verir.

Türkiye, öncelikle kendi plâstik atıklarını değerlendirmek durumundadır. Bunun için yapılması gereken ilk iş, sınaî atık işlerini bir düzene koymak, plâstik atıkların onlardan kurtulmak için atılması gereken değil, yeniden değerlendirilebilecek maddeler olarak görülmesini, geri dönüşüm sürecine yönlendirilmesini  sağlamaktır.

Konunun gerek plâstik, gerek diğer atıklar bakımdan da önemli bir yönü var. Bu, atıklarla çevre kirlenmesine meydan vermemek, çevre kirlenmesini önlemektir. Anayasa’mızın 56. maddesine göre ‘Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.’ 

Çevre Kanunu’nun 8. maddesine göre; ‘Her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde  … doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.

Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle, kirlenmenin meydana geldiği durumlarda kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.’

10.7.2018 tarih ve 30474 sayılı T. C. Resmî Gazete’de yayımlanan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilâtı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 97. maddesi uyarınca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın önde gelen görev ve yetkileri arasında ‘Faaliyetleri sonucu alıcı ortamlara katı, sıvı ve gaz hâlinde atık bırakarak kirlilik oluşturan veya oluşturması muhtemel her türlü tesis ve faaliyetin çevresel etkilerini değerlendirmek; alıcı ortamlar ile ilgili ölçüm ve izleme çalışmalarını yapmak, bahse konu tesis ve faaliyetleri izlemek, izin vermek, denetlemek …’ de vardır.

Anayasa, Çevre Kanunu ve Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle konulan bütün bu hükümlerle plâstik atıklar konusunda varılacak sonuç şudur: Türkiye’yi bir çöplük hâline getirmeksizin elverişli plâstik atıkları geri dönüştürebilecek, fakat çevre kirlenmesine yol açmayacak tesisler kurulmasını sağlamak, sınaî üretimin en az fire ile ve çevreye zarar vermeyecek şekilde gerçekleşmesini kolaylaştıracaktır. İzlenmesi gereken politika budur.”

(3.1.2020)