Kurumumuz Üyesi Prof. Dr. Hikmet Sami Türk’ ün yazılı açıklaması :
“Yunan savaş uçaklarının Ege Denizi uluslararası hava sahasında görev uçuşundaki Türk askerî uçaklarına karşı giderek artan taciz eylemleri ile Türkiye hava sahası ve karasularındaki ihlâl ve taciz olayları yüksek rakamlarla ifade ediliyor. Açık bir provokasyon niteliği taşıyan söz konusu ihlâl ve tacizlerin geçen yıl 1.616 olan sayısı, bu yılın ilk sekiz ayında 1.123’e ulaşmış bulunuyor. Bu ihlâl ve tacizlere Türk askerî uçakları tarafından işi fazla büyütmeden gereken karşılık verilmektedir.
Fakat bir NATO ülkesi olan Yunanistan’ın 1952’de birlikte NATO’ya girdikleri Türkiye’ye karşı böyle bir harekâtta bulunması, ne ittifak, ne iyi komşuluk ve dostluk ilişkileriyle bağdaşmayan bir tutumdur. Bu harekâtın Yunanistan’da Rusya’ya karşı oldukları iddiasıyla açıklanamayacak sayıda üs kuran ABD’nin desteğiyle yapıldığı görüntüsü, olaya daha ciddî bir boyut kazandırmaktadır.
Bu arada, Ege’nin bir barış denizi olması amacıyla Lozan Barış Antlaşması ve Türkiye’nin taraf olmadığı 1947 Paris Antlaşması’nda adları tek tek belirtilerek kolluk kuvvetleri dışında silâhlı kuvvet bulundurulamayacağı ve tahkimat yapılmayacağı öngörülen adalar, bu hükümlere aykırı olarak Yunanistan tarafından silahlandırıl-mıştır. Ege’de Yunanistan’ın elindeki adalarda toplar, Anadolu’ya çevrilmiş bulun-maktadır. Türkiye, şu ana kadar olayın antlaşmalara aykırı olduğunu belirten kınamalarla yetinmiştir.
Daha vahim bir durum, Ege denizinde 2004 yılından beri devam ediyor. O yıl Yunanistan, Lozan Barış Antlaşması’na göre kıyıdan itibaren 3 mil içerisinde oldukları ve haklarında başka bir hüküm konulmadığı için Türkiye’ye ait olan, Aydın ili sınırları içinde bulunan 18 ada ve 1 kayalığı işgal etmiştir. Hâlen 20 Türk adası ve 2 kayalık işgal altındadır. AKP iktidarı, bu duruma seyirci kalmıştır. Cumhurbaşkanı, aradan 18 yıl geçtikten sonra ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ diyor. 2004 yılında ve şimdiye kadar neredeydiler? O zaman adaların savunmasız Yunanistan’a bırakılmasının hesabı elbet bir gün sorulacaktır.
Sadece yaklaşan seçimler öncesinde efelenmek yetmez. Hâlen Ege Denizinde Yunan işgali altında bulunan 20 ada ve 2 kayalıktan oluşan vatan toprağını kurtarmak zorundayız. Bunun için daha fazla gecikmeden önce diplomatik yollardan, gerekirse konuyu NATO’ya ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne taşıyarak bunların asıl sahibi Türkiye’ye geri verilmesini istemeliyiz. Bu girişimlerden sonuç alınamadığı takdirde Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51. maddesinde öngörülen ‘meşru savunma’, uluslararası hukuk çerçevesinde kullanabileceğimiz hakkımızdır.”
(5.9.2022)