Ülkemiz, demokrasi tarihimizin, birbirini izleyen karanlık günlerinden geçmektedir:
a) Toplumsal sözleşme olarak gerçekleşmesi gereken Anayasa (Rejim) değişikliği OHAL ortamında yapılmış, önümüzdeki Yerel-Genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de yine OHAL koşullarında yapılma olasılığı ağırlık kazanmıştır.
b) Tüm yayın yaşamında (F TİPİ) nin, (FETO) nun, (FETÖ) nün karşısında bir çizgi sürdüren “SÖZCÜ” gazetesine karşı girişilen operasyon ve çalışanlarının “FETÖ’ye yardım suçundan” cezaevine konmaları basın özgürlüğü anlayışına bir darbe ve FETÖ’cüleri sevindiren bir sonuçtur.
c) OHAL, KHK’sıyla görevlerinden alındıkları için açlık grevi yapan araştırma görevlisi ile öğretmenin gözaltına alınıp sonrada “delillerin henüz toplanamamış olması, tutuklanmamaları halinde adaletin işleyişine zarar verecekleri” gerekçesiyle tutuklanmış olmaları, açıkça hukuka aykırıdır. Zira, ancak delilleri gizleme, değiştirme, yoketme konularındaki kuvvetli şüphe, tutuklama nedeni olabilir. 75 gündür açlık grevinde fiziken bitme noktasındaki insanlar için kaçma şüphesi de söz konusu olamaz.
d) “Majestelerinin Yargısı” başlıklı makalenin yazarı, Yargıçlar Sendikası başkanı, HSK’nın Son Adlî Kararnamesiyle Ankara’dan Şanlıurfa’ya gönderilmiştir.
Yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü uğraşını hiçbir kişi ve kuruluşa yandaş olmadan sürdüren, meslek saygınlığına gölge düşürmeyen bir Sendika başkanı Yargıç’ın tayini İLO kurallarına aykırı olmanın yanında yargıç güvencesinin de yokluğunun göstergesidir.
Bir kez daha söylüyoruz:
Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, yargıç güvencesi, basın özgürlüğü ve KUVVETLER AYRILIĞI olmadan demokrasiden söz edilemez.
Av. Yaşar Çatak
Türk Hukuk Kurumu Başkanı