Kurumumuz Üyesi Prof. Dr. Hikmet Sami Türk’ ün yazılı açıklaması :
“Millî paramız Türk Lirası banknotlarının üzerinde yazılı olduğu gibi, 14 Ocak 1970 tarih ve 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca ‘Türkiye’de banknot ihracı imtiyazına sahip’ olan Banka, 23 Eylül 2021’de % 19’dan indirmeye başladığı politika faizi oranını geçen ay % 12’ye getirdikten sonra, bu gün aldığı yeni kararla % 10.5 olarak belirlemiştir. Faiz oranının sabit tutulmadığı, indirim yapıldığı aylarda bu oran % 1’i geçmiyordu. Bu gün yapılan indirim ise % l.5 oranındadır. Öyle anlaşılıyor ki faiz oranı, tek haneli rakamlara indirilinceye kadar bu uygulama devam edecektir. Faiz oranının düşme ivmesi artmıştır. O nedenle Kasım 2022’de Merkez Bankası’nın politika faizi oranını % 9 olarak belirlemesi beklenir.
Bu gün alınan indirim kararı, 1211 sayılı Kanun’un ‘Temel görev ve yetkiler’ kenar başlıklı 4. maddesi ile çelişmektedir. Bu maddenin ilk iki fıkrası şöyledir:
‘Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını kendisi belirler.
Banka, fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla Hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekler.’
Fiyat istikrarı, öncelikle Türk Lirasına değer kazandırmakla sağlanır. Oysa Merkez Bankası’nın son bir yıl içinde politika faizi oranında yaptığı her indirim, döviz kurlarının yükselmesine, Türk Lirasının ABD Doları ve Avro gibi uluslararası piyasalarda ödeme aracı veya birimi olarak kullanılan yabancı paralar karşısında değer kaybetmesine neden olmuştur. Türk Lirası, bu politika ile süreklilik kazanan bir devalüasyon sürecine girmiştir.
Merkez Bankası’nın faiz oranlarındaki indirim kararları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın naslara dayalı ‘faiz sebep, enflasyon sonuç’ görüşüne uygun olsa da, bunun bilimsel bir temeli yoktur. Faizle enflasyon arasındaki nedensellik bağı, ancak düşük faiz oranının para talebini artırmak suretiyle ortaya çıkan bir etki olarak söz konusudur. O nedenle enflasyonu önlemek isteyen yabancı merkez bankaları faiz oranlarını yükselmektedirler. Paraları dünya piyasalarında geçerlik kazanan ülkelerde merkez bankalarının bu amaçla yaptıkları faiz artışları küçük oranlarda kalsa bile bu, hem o paraların değerli olmasından, hem o ülkelerdeki enflasyon oranının çift haneli rakamlara çıkmayan oranlarda kalmasındandır.
Türkiye’de enflasyon oranının % 83.45’e çıktığı bir zamanda Merkez Bankası’nca yapılan faiz indirimleri, yabancı merkez bankalarının enflasyonla mücadele için faiz oranlarını yükseltmeleri ile çelişen bir uygulamadır. Faiz oranlarının tek haneli rakamlara çekilmesi için öncelikle Türk Lirasına değer kazandırılması, satın alma gücünün artırılması gerekir. Enflasyonun önlenmesi için bu önkoşuldur. Yoksa sadece faiz oranlarını indirmekle enflasyon önlenemez. Bu, ters sonuç veren bir etki de yapabilir.”
(20.10.2022)