Av. A. Münci Özmen
Türk Hukuk Kurumu
Yönetim Kurulu Bşk. Yrd.
08 07 2020
I. BAROLARIN BÖLÜNÜP PARÇALANARAK GÜÇSÜZLEŞTİRİLMESİ
Baro Başkanlarının ve Avukatların büyük çoğunlukla ve birlik içinde karşı çıkmalarına, Avukatlık mesleğine ve kamuya hiçbir yararı bulunmamasına rağmen, dayatmacı bir anlayışla Baroların bölünüp parçalanarak güçsüzleştirilmesine yönelik Kanun Teklifinden vazgeçilmediği görülmektedir. İktidar, böylelikle, hem, seçimlerle ele geçiremediği, üye sayısı yüksek, büyük Baroları bölüp gücünü kırmış, hem, bu Barolardan “yandaş” Barolar türetmiş olacaktır. Kanun Teklifi ana hatlarıyla şöyledir:
- 5000’den fazla üyesi olan Baronun bulunduğu kentte, her 2000 Avukat, kayıtlı oldukları Barodan ayrılarak yeni Baro kurabilecektir. Sayının 2000’in altına düşmesi halinde, 6 ay içinde eksiklik giderilemezse, ilgili Baronun tüzel kişiliği sona erdirilecektir.
- Halen yürürlükte olan Avukatlık Kanununa göre, Baroların, TBB Başkan ve Kurullarının seçimine, Baro Başkanı dahil 3 delege ile katılmaları ve bu sayıya, Baroya kayıtlı her 300 üye için 1 delege daha eklenmesi öngörülmüştür. Kanun Teklifi ise, üye sayısı ne olursa olsun, her Baro’ya, 3 yerine 4 delege ve her 300 üye yerine, 5000 üye için 1 delege eklenmesi yöntemiyle ve temsilde adalet ilkesine aykırı ters bir mantıkla, üye sayısı yüksek Baroların delege sayısını düşürerek, yeni kurulacak Barolara ağırlık kazandıracaktır.
- Baroların hemen bölünüp parçalanması ve TBB’nin profilinin hemen değiştirilmesi için, seçilmiş Başkan ve Yönetimlerin görev sürelerine bakılmaksızın, Ekim 2020’de Baroların, Aralık 2020’de de TBB’nin seçimi yapılacaktır.
II. ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI IŞIĞINDA AYKIRILIKLAR
1) Türk Diş Hekimleri Birliği Kanunu’nun 7. maddesinin ikinci fıkrasının, beşyüzden fazla üyesi olan Diş Hekimleri Odalarının, Birlik Genel Kuruluna katılımlarının on delegeyle sınırlandırması nedeniyle, bu hükmün, Anayasa’nın 2. ve 135. maddelerine aykırılığı iddiasıyla iptali istenmiştir. Anayasa Mahkemesi, kendiliğinden, konunun Anayasanın 67. Maddesiyle de ilgili olduğunu düşünerek, bu açıdan da inceleme yapmış ve Diş Hekimleri Odalarının, Birlik Genel Kurulunda temsilinin, yasa ile bu ölçüde sınırlandırılmasını “temsilde adalet ilkesi”ne aykırı bularak iptal etmiştir (AYM’nin, 27.10.2011 t.li, E.2011/55, K.2011/146 s.lı kararı – RG 17.3.2012).
2) Anayasa Mahkemesi, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nda yer alan, “‘üst üste iki dönem başkanlık yapmış olanlar, aradan iki seçim dönemi geçmedikçe aynı göreve yeniden seçilemezler” hükmünü demokratik gereklere aykırı bularak iptal ederken, Anayasanın, seçimlerle ilgili ilkelerini belirten 67. Maddesini dışlamamıştır (AYM’nin, 10.1.2013 t.li, E.2012/128, K.2013/7 s.lı kararı – RG 23.3.2013).
3) Anayasa Mahkemesinin, meslek kuruluşları bakımından, Anayasanın seçimlerle ilgili ilkelerini belirten 67. Maddesini uyguladığı / dışlamadığı göz önünde bulundurulduğunda,
(a) Üye sayısı yüksek Baroların delege sayısını düşürerek temsil gücünün zayıflatılmasının, Anayasanın “temsilde adalet” ilkesine aykırı olduğuna;
(b) Seçilmiş Başkan ve Yönetimlerin görev sürelerine bakılmaksızın, yasa ile görevden alınıp, yerlerine geleceklerin, Temmuz’da yani, iki buçuk ay önce getirilen yeni seçim kurallarıyla seçilmeleri, Anayasanın ne “yönetimde istikrar” ilkesiyle, ne, seçimlere yeni kuralların bir yıl geçmeden uygulanmaması kuralıyla bağdaşmadığına,
karar vermesi beklenebilir.
III. DİĞER ÜLKELERDE DURUM
Hukuk devleti ilkesini benimseyen demokratik ülkelerde Barolar, yargı işlevinin ayrılmaz parçasıdırlar. Bu ülkelerde, Baroların güçsüzleştirilmesi ve “yandaş” Baro türetilmesi amacıyla bölünüp parçalanması düşünülecek şey değildir. Hiçbir Fransız siyasetçisi 30 000’den fazla üyesi olan Paris Barosu’nu, üye sayısının yüksek olduğu bahanesiyle bölüp parçalamayı aklından geçirmez. Hiçbir Amerikalı siyasetçi de, 24 000’den fazla üyesi olan New York Barosunu aynı bahaneyle ufalamaya kalkmaz.
İktidar sözcüleri, bazı Batı ülkelerinde “çoklu Baro” bulunduğunu ileri sürmektedirler. O ülkelerde “çoklu Baro”dan, aynı şehirde, uzmanlık Barolarının bulunması veya Fransa ve Almanya’da görülen, Asliye Mahkemeleri, Yüksek Mahkemeler gibi derece mahkemelerinin yargı çevrelerine göre kurulmaları ya da, İngiltere’de olduğu gibi, duruşmalarda savunma yapmaya yetkili Avukatlar ile, bu yetkiye sahip olmayan Avukatlar ayrımı uyarınca örgütlenmeleri kast ediliyorsa, bu tür Baro yapılanmalarının, Türkiye’de yapılmak istenen, siyasi görüş temelinde “Barolaşma” ile bir ilgisinin bulunmadığı belirtilmelidir. Bu ülkelerdeki Baro yapılanmaları, Avukatların, uzmanlığına, yargı çevresine ve yetkilerine dayanmakta ve her Baro, çeşitli siyasi görüşten Avukatı bünyesinde barındırmaktadır. Gösterilen örnekler yanlıştır ve hukuk devleti ilkesini benimsemiş demokratik ülkelerin hiçbirisinde Barolar, bölünüp parçalanma sürecinden “türemiş” siyasi kümelenmeler olarak nitelendirilemezler.
IV. ULUSLARARASI İLKELER
1) BM’nin 7.9.1990 tarihli, Avukatların rolü ile ilgili temel ilkelerinden (Havana ilkeleri) alıntılar:
İlkelerin amacı belirlenirken, Avukatların meslek kuruluşlarının, adaletin ve kamu yararının sağlanması amaçlarının ilerletilmesinde hayati rol oynadıkları vurgulanmıştır.
“İlke 24: Avukatların meslek kuruluşları kendi kendilerini yönetmeli ve yönetim organları, dış etkilerden uzak tutulmalıdır.” ( Baroların özerkliği ve bağımsızlığı )
2) Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 25.10.2000 tarihli ve R(2000)21 sayılı, Avukatlık mesleğinin özgürce yapılması ile ilgili tavsiye kararında yer alan ilkelerden alıntılar:
Tavsiye kararının amacı, Avukatların ve Baroların, insan haklarının ve temel özgürlüklerin korunmasında oynadıkları temel nitelikteki rolü vurgulamak ve Avukatların mesleklerini özgürce icra etmelerini sağlayarak, hukuk devletini güçlendirmektir.
“İlke 1: Avukatlık mesleğinin özgürce icra edilmesiyle ilgili genel ilkeler:
Avukatlar, hukuk ve adaletle ilgili konularda kamuoyu önünde yapılan tartışmalara katılabilmeli ve yasal reformlar önerebilmelidirler.
İlke 5: Örgütler (Barolar):
Baroların kendi kendini yönetmesi ve kamu otoritelerinden ve kuruluşlarından bağımsız olmaları gerekir. Baroların, bağımsızlıklarını kısıtlamaya yönelik girişimlere karşı kendilerini savunmalarına saygı gösterilmelidir. ( Baroların özerkliği ve bağımsızlığı )
Barolar, uluslararası alanda, diğer Barolarla, Avukat örgütleriyle, uluslararası kuruluşlarla ve STK’larla ilişki içinde olabilmelidirler.”
3) Avrupa Barolar ve Hukuk Toplulukları Konseyi’nin (Council of Bars and Law Societies of Europe – CCBE) benimsediği 25.11.2006 tarihli “Avukatlık mesleğinin temel ilkeleri Avrupa Şartı”ndan alıntılar:
İlke (a) – Avukatın bağımsızlığı ve müvekkilinin davasını takip etme özgürlüğü,
İlke (i) – Hukuk devleti ilkesine ve yargı organının adalete uygun yönetilmesi ilkesine saygı ( bu ilkenin resmi yorumunda, Avukat, mahkemedeki ‘adalet görevlisi’ olarak tanımlanmaktadır )
İlke (j) – Avukatlık mesleğiyle ilgili kuralların, kendileri tarafından konulması. ( Baroların özerkliği )
4) Avrupa Konseyi’nin Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu’nun ( Venedik Komisyonu ) hazırladığı 18.3.2016 tarihli ve CDL-AD(2016)007 sayılı, “Hukuk devleti için yapılacak işler listesi” (Rule of law checklist) başlıklı rapordan alıntılar:
“II. E. 1. e. Baroların bağımsızlığı ve tarafsızlığı” başlığı altında, Baroların, siyasi otoritenin baskısı veya etkisiyle, çıkar çatışmasından kaçınıp kaçınamadığı sorusuna verilecek yanıtın, Baroların bağımsızlığını ve tarafsızlığını belirleyen bir ölçüt olduğu belirtilmiştir. ( Baroların bağımsızlığı ve tarafsızlığı )
5) Uluslararası ilkeler açısından Kanun Teklifinin değerlendirmesi:
Baroların, güçsüzleştirilmek ve “yandaş” Barolar türetmek amacıyla bölünüp parçalanması, Baroların özerkliği ve bağımsızlığı ve Avukatlık mesleğinin özgürce icra edilmesi ve bu yoldan, hukuk devletinin korunup geliştirilmesi ilkeleriyle bağdaşmaz. Siyasi otoritenin, hukuk devletine ve insan haklarına aykırı uygulamalarına, “yandaş” ya da “bağımlı” Barolardan destek sağlamaya yönelmesi, hukuk devletini ve insan haklarını korumak için konulmuş bulunan ilkelerle taban tabana zıttır. “Yandaş” Baro üyesi Avukatların, yargı organları üzerinde yeni baskı unsuru olarak kullanılmaya açık hale getirilmeleri, Avukatlık mesleğini özgür ve bağımsız olmaktan çıkardığı ölçüde uluslararası ilkelere de ters düşecektir. Mesleki özgürlüğünü ve bağımsızlığını yitiren Avukatlar artık, ‘adalet görevlisi’ olarak tanımlanamayacak ve sonuçta, hukuk devleti, bundan büyük zarar görecektir.
V. SONUÇ
Baroların güçsüzleştirilmesi ve “yandaş” Barolar türetilmesi amacıyla, yasama eliyle bölünüp parçalanmasının hukuk devletlerinde ve demokratik ülkelerde bir örneği yoktur. Bu gerçekleştiği takdirde, Anayasaya ve Avukatlık mesleğinin özgürlüğü ve Baroların bağımsızlığı ile ilgili uluslararası ilkelere aykırılık kaçınılmaz olacaktır. Konu AİHM önüne gittiği zaman, Barolara yapılan bu müdahalenin, demokratik toplum açısından gerekli olup olmadığına bakılacak ve hukuk devleti ve demokrasi üzerinde yaratacağı zararlar göz önüne alınarak, büyük olasılıkla, ‘gerekli olmadığı’ sonucuna varılacaktır. Bunca olumsuzluğa ve kusura rağmen, Baroları bölüp parçalayacak Kanun Teklifinde ısrar edilmesinin, “siyasi tercih” kavramıyla açıklanması olanaklı değildir zira, her siyasi tercihin, açıklanabilir bir kamu yararına dayanması beklenir. Bu Teklif yasalaşırsa, demokratik toplum yapısı, bu ‘kusurlu’ yasayı uzun süre bünyesinde barındırmaz.